KASIMARALIK2025 Ayse Perin (Tatari)
Ayşe • Seniha Mayda Köşkü
Ayşe • Seniha Mayda Köşkü Bir zamanlar Köprü... Güzel köşklerin bulunduğu, İzmir’in sıcağında, serinliği ile kentin makbul semtlerinden idi. Sahildeki bitişik nizam apartmanların inşasından önceki şehircilik anlayışında evler, arazi meyil düşünülerek inşa edilir, kıyıdan içerilere girildikçe deniz manzarası görülürken, imbat bahçelerde hissedilirdi. Günümüzde yerini sıradan apartmanlara bırakmış olan evlerin şanslılarından olan bir köşk “Ayşe ve Seniha Mayda Köşkü” günümüzdeki adı ile Arkas Sanat Göztepe, yeni bir kimlik ile kente kazandırıldı. Mayda Ailesi’nin köşke yerleşmesi 1950 yıllarına rastlar. Ayşe ve Seniha hanımın vefatlarına kadar da burada yaşamışlardır. Mayda ailesi, kentin kültürel gelişmelerine katkıda bulunan bir aile olarak bir tarihsel birikimin simgesi olmuş...Safiye Ayla, Şerif Muhiddin Targan gibi sanatçıların yanı sıra Irak kralı gibi devlet insanlarını da ağırlamışlar. Ayşe Mayda, köşkün kapılarını sadece özel konuklara değil, öğrenci ve akademisyenlere, gazeteci ve yazarlara, sivil toplum temsilcilerinde de açarak yapının kente mal olmasını sağlayan son derece sevimli dost bir insan olarak hatırlanır. Köşkün inşa süreci ve mimarı hakkında kesin bir bilgiye arşiv belgelerinde henüz rastlanmamakla beraber Osmanlı Arşivi’ndeki bir belgede mimar Raymond Pere üzerinde tahminler yoğunlaşır. Raymond Charles Pere ( 1854-1929) Fransa’da doğmuş İzmir’e Fransızca öğretmeni olarak gelmiş ve hayatının geri kalanını İzmir’de geçirmiş en çokta İzmir Saat Kulesi’nin mimarı olarak hatırlanır. Sadrazam Kâmil Paşa (Osmanlı Devleti’nin önemli asker ve siyasetçilerinden) Kıbrıs’a gidince İzmir’deki mülkleri kiraya verilmiş geliri ailesi arasında paylaşılmış; son kiracı sonrasında da köşk Mayda ailesine geçmiş. Geçtiğimiz günlerde, İzmir Büyükşehir Belediye’sinin düzenlediği 21.Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülleri kapsamında Arkas Sanat Göztepe,” Esaslı Onarım” kategorisinde Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü. İzmir’in mimari mirası içinde önemli bir yere sahip olan Köşk’ün, tarihi dokusuna saygılı, çağdaş bir sanat merkezine dönüşümünü temsil etmesi jürinin dikkatini çeken en önemli unsur oldu. Restorasyon sürecinde yapının özgün detayları korunurken, kültür ve sanat etkinliklerine ev sahipliği yapacak bir alan yaratılarak hem mimari koruma hem de kamusal erişim açısından örnek bir dönüşüm olarak değerlendirildi. Kent dokusuna duyarlı yaklaşım, kültürel sürekliliğe katkı ve kamuya açık bir sanat alanı olarak topluma kazandırılması dikkati çekti. Bu ödül Arkas Holding’in bu alanda uzun yıllardır sürdürdüğü çalışmaların yeni bir göstergesi oldu. İzmir, ne yazık ki nüfusuna ve ihtişamlı tarihine bakılınca kültür sanat açısından oldukça geri kalmış bir kent. Özellikle kentin kaybolan mimari kimliği düşünüldüğünde Arkas’ın sadece kentin tarihi binalarını aslına sadık bir biçimde restore etmekle kalmayıp onlara müze kimliği de ekleyerek daha da değerli kılması son derece kıymetli. Arkas’ın altıncı sanat merkezi olarak açılan bu mekânı İzmir’in kültür ve sanat yaşamına uzun yıllar katkı sağlayacaktır. Arkas Koleksiyonu, yaklaşık 30 yıl önce başlayıp zamanla büyüyüp gelişen bir hazine. Lucien Arkas’ın yıllar boyunca topladığı eserlerden oluşan Türk Resim seçkisi, sadece görsel bir zenginlik değil; aynı zamanda geçmişle bugün arasında sanat ile kurulan bir köprü... Köşkte yer alan “Arkas Koleksiyonu’nda Türk ressamlar” sergisi Türk resim sanatının gelişimine dair etkili ve kapsamlı bir anlatı sunuyor izleyenlere. Seçki; Geç Osmanlı döneminden başlayarak Cumhuriyet yıllarına ve sonrasındaki modernleşme sürecine uzanıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği ilk ortopedist Ayşe Mayda’nın yaşamış olduğu mekânın yeni düzenlemesinde zemin katta bir anı odası düşünülmüş. Bahçesi, etrafında yükselen betonarme binaların arasında bir vaha... Bir zamanlar bahçede dolaşan ve şimdi artık olmayan tavus kuşlarının hayali sesleri beni de kendi geçmişime götürüyor. Köşkün yakınında uzun yıllar yaşadığım zamanların anıları hafızamda geçit yapıyorlar. Sanat aracılığı ile geçmişle bugün arasında kurulan köprüden benim gibi pek çok kişinin geçmekte olduğunu düşünüyorum. Mayda Köşkü’nde yer alan daimi sergi ’de yer alan ressamlar: Süleyman Seyyid, Hoca Ali Rıza, Hikmet Onat, Feyhaman Duran, Fikret Mualla, Nurullah Berk, Abdullah Çizgen, Abdurrahman Öztoprak, Ali Avni Çelebi, Alaettin Aksoy,Ali Sami Boyar, Avni Arbaş; Ayetullah Sümer, Burhan Doğançay, Celal Uzel, Cemal Tollu, Cevat Erkul, Diyarbakırlı Tahsin, Edip Hakkı Köseoğlu, Eren Eyüboğlu, Erol Akyavaş, Eşref Üren, Fahrelnissa Zeid, Ferruh Başağa, Fethi Arda, Feyhaman Duran, Fikret Mualla, Galip(Bahtiyar),Hakkı Anlı, Halid Naci, Halife Abdülmecid, Halil Dikmen, Halil Paşa, Hamit Görele, Hasan Raif, Hasan Saim, Hasan Vecih Bereketoğlu, Hayri Çizel, İbrahim Çallı, İbrahim Safi, Leyla Gamsız, Mahmut Cuda, Mehmet Ali Laga, Naci Kalmukoğlu, Namık İsmail, Nazmi Ziya Güran, Necdet Kalay, Nejad Melih Devrim, Nuri İyem, Nurullah Berk,Oktay Günday, Orhan Peker, Sabri Berkel,Sami Yetik, Şeker Ahmet Paşa,Şefik Bursalı, Şeref Akdik, Zeki faik İzer, Fausto Zonaro... Türk resminin en erken dönemleri, asker ressamlar, saray ressamları, Erken Cumhuriyet Dönemi, Paris Ekolü... Özetle 1970 yıllarına kadar uzanan seçki yapının üretildiği dönemin ve resmin yapısal özelliklerine odaklanıyor. Bu anlamda Türk resim sanatının yüz yıllık bir kesitini incelemeye imkân tanıyor. 1920’lerden 1990’lı yıllara kadar üretimde bulunan ve bu dönemde Floransa’da yetişmiş olan tek usta Sabri Berkel, 1940’lı yıllara ait natürmortları ve 1950’lerde başlayan soyut çalışmaları ile yer alıyor. 1860 yılında hukuk eğitimi için Paris’e gönderilen Osman Hamdi Bey’in sanat eğitiminde karar kılması,19. yüzyılda Fransa’ya gönderilen sanatçılar... Osmanlı resminde figür ve manzara,1914 kuşağı sanatçılarının izlenimci estetiği,19. yüzyılda sanatın başkenti Paris etkileri, Paris Ekolü...Andre Lhote öğretileri ve etkileri, Art Deco tesirleri... Ve sergideki seçki ile ilgili pek çok bilgi, bu değerli koleksiyon için hazırlanan Arkas Koleksiyonu’nda Türk Ressamlar adlı katalogta mevcut. Cumhuriyetimizin 102.yılını kutladığımız bu günlerde, Cumhuriyete yakışan bir armağan Arkas Sanat Göztepe.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.