MARTNISAN2023 Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Spiritüel Yasalar: Niyet Yasası
SPİRİTÜEL YASALAR: NİYET YASASI Niyet etmek, istekler, dilekler ve umutlardan çok daha etkilidir. Niyet etmek, bazı şeylerin gerçekleşmesini sağlayan bir gücü serbest bırakır. Yüzmeye gitmek istediğinizde bundan vazgeçebilirsiniz; fakat yüzmeye gitmeye “niyetli” iseniz bu niyetinizi gerçekleştirebilmek için tüm engellerin üstesinden gelirsiniz. Aynı şekilde kitap yazmaya niyetlenen bir insanın başarılı olma ihtimali kitap yazmayı umut eden bir insanınkinden daha fazladır. Bir okçu hayal edin, okunu atmadan önce yayını geri çekip gergin tutarak hedefine nişan alır. Hayatta neyi hedeflerseniz hedefleyin gerekli enerjiyi toplayıp hedefinize nişan alırsanız, hayalinizin ardından evrenin gücü harekete geçer. Niyetinize gerçekten ulaşamazsanız bile güçlü bir enerjiyi harekete geçirmiş olursunuz. Karmalar değerlendirilirken düşüncelerinizin ve eylemlerinizin bilançosu çıkarılır, niyet de göz önüne alınır. Başkalarını incitmeye, zarar vermeye odaklanmış kötü niyetli insanların ruhsal kayıtlarına kara bir leke işlenir, onlar evrene zehirli oklar yollarlar. Bu okların gerçekten de hasara yol açıp açmamasının hiçbir önemi yoktur. Niyet bir kez evrene gönderilmiştir. Niyetleriniz asil ve onurlu olduğunda planınız gerçekleşmese bile ideallerinizin saflığı için ödüllendirilirsiniz. Niyetiniz açık olduğu halde hiçbir şey olmuyorsa bir sebepten ötürü hedefinize ulaşamıyor olabilirsiniz. Beklemenizin her zaman yüce bir amacı vardır. Bir projenin ya da fikrin doğruluğunu veya yanlışlığını belirleyen şey niyetimizdir. Niyetinizin egonuzdan değil, herkes için en iyisini istemenizden kaynaklandığından emin olun. Evrensel enerji niyetinizi destekler. Niyet, havada ilerleyen bir ok gibidir. Hiçbir şey onu yolundan döndüremez. Bu yüzden dikkatli nişan alın. HEDEF Prens, krallıktaki en usta okçu olmakla övünüyormuş. Bütün büyük ustalardan ders almış, ustalarının öğretilerini dikkatle uygulamış. Tavsiyelerine iyice kulak vermiş ve hepsini teker teker geçmiş. Mümkün olmadığını çok iyi bilse de bir başka usta ile karşılaşmayı umuyor, yeni birinin karşısına çıkıp yeteneğini geliştirmesine yardımcı olmasını hayal ediyormuş. Bir gün ücra bir bölgedeki ormandan geçerken bir kulübeye rastlamış. Kulübenin yanındaki okçu antrenman yerini hemen tanımış. Düzenli bir şekilde istiflenmiş oklar bir kutunun yanında duruyormuş. Kulübenin etrafını dolaşan prens kendisini inanılmaz derecede kötü hissetmesine neden olacak şaşırtıcı bir manzara ile karşılaşmış. Evin arkasında en ulaşılamaz yerlere boya ile işaretlenmiş, bazıları ortalama büyüklükte ama çoğu neredeyse çok çok küçük yüzlerce hedef görmüş. Bazı hedefler ağaçların en yüksek dallarına, bazıları engellerin arka taraflarına, masaların ve sandalyelerin arkasına veya sıra dışı yerlere, bir yaprak öbeğine, bir paçavra üzerine işaretlenmiş. Asıl şaşırtıcı olan ise hedefin tam ortasına bir ok saplanmış. Mükemmel olmayan tek bir atış bile yokmuş. Bu uzun zamandır beklediği usta olmalıymış. Her atış hedeflerin zorluğuna karşın kusursuzmuş. Prens şaşkınlık içindeymiş, yeni ustasının dönmesini sabırla beklemiş, onu görür görmez önünde eğilmiş ve bir öğrenci olarak kabul edilmeyi talep etmiş. “Bir öğrenci, hiç öğrencim olmamıştı. Benim ok atma yöntemim oldukça farklıdır ama mükemmel sonuç garantidir” demiş gelen kişi. Prens çok sevinmiş ve dikkatle dinlemiş. “Benim için hedef insanın Dünya’ya okunu fırlatması kadar önemli değildir” “Muhteşem” demiş prens, “lütfen biraz daha açıklayın.” “Pekâlâ, işte şöyle yapıyorum. Temel hareketle başlıyorum, oku iyice gerip bırakıyorum. Kalbimin derinliklerinden gönderiyorum. Ok yerine ulaştıktan sonra da gidip etrafına hedefi işaretliyorum. Basit görünebilir ama en akıllıca yöntemler genelde böyledir.” Başarısızlık korkusu ile kendimizi ne kadar da fazla geri çekiyoruz. Belirli bir amaca veya hedefe ulaşmaya çalışmak yerine kalbimizin derinliklerinden gelen eylemleri serbest bırakmaya odaklanmalıyız. Üretkenlik, ilerleme ve insanın kalbi ile aynı hizaya gelmesinin en kolay yolu budur. PERSPEKTİF YASASI Zaman doğrusal değildir. Zihinsel durumumuz zaman algımızı değiştirir. Mutsuz olduğumuz ya da sıkıldığımız anlarda zamanın akışı yavaşlar. Korktuğumuzda ise bu akış tamamen durur. Kendinizi mutlu, heyecanlı ve sevgi dolu hissettiğiniz anlarda zaman hızla akıp gider. Bilmediğimiz bir yolda, bilmediğimiz bir yere yolculuk ederken, bildiğimiz ve rahatça ilerlediğimiz bir yolda geçirdiğimizden daha uzun zaman geçirdiğimizi hissederiz. Gecenin bir yarısı bize muazzam ve aşılamaz görünen bir sorun, genellikle sabahları gayet başa çıkılabilir bir problemmiş gibi görülür. Karşılaştığımız zorluk aslında aynıdır, tek değişen bakış açımızdır. Gördüğümüz şey bizim algımıza bağlıdır. Karşınıza çıkan zorlukları ele alış biçiminiz, bilinç seviyenize göre farklılık gösterir. Örneğin siz dikkatli bir şekilde araba kullanarak ilerlerken çok hızlı araba kullanan genç biri önünüze çıkıp arabanızı çizseydi nasıl tepki verirdiniz? Dünya yaşam okulundaki üçüncü boyuta ait bir varlık, muhtemelen kızıp, kötü sözler söyleyip onu eleştirirdi. Ön yargısız davranmayı bilen dördüncü boyuta ait bir varlık, böyle bir durum karşısında “bu da benim karmam, onu kendime çektiğim açıkça ortada ve sadece küçük bir çizik, sinirlenmenin bir anlamı yok” diye düşünürdü. Koşulsuz sevginin spiritüel yolunda ilerleyen beşinci boyuta ait bir varlık ise arabanın aldığı hasarı bir an bile düşünmeden araçtan inerdi. Genç adama büyük bir şefkatle yaklaşır onun iyi olup olmadığını görmek isterdi. Her şey bakış açınıza bağlıdır, yargılama yoktur. Sadece herkesin farklı bir gerçekliği olduğuna yönelik bir farkındalık vardır. Bir şeyi ya da bir kimseyi yargılıyorsanız, bakış açınızı değiştirmenizin zamanı gelmiş demektir. Tanrı’nın yasalarına göre her şey mükemmeldir. Bozuk olan sadece bizim algımızdır. Dünya yanılsamalar boyutu olarak bilinir. Çünkü buradaki hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Her şeye sevgi dolu bir bakış açısıyla yaklaşarak yükseliş yolunda ilerleyebiliriz. Bir şeyi yapabilmek için, uygun yaklaşım ve bakış açısına sahip olduğunuzda ve yapabileceğinize dair mutlak güven duyduğunuzda yapamayacağınız, başaramayacağınız hiç bir şey yoktur.