SUBAT2022
Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Reenkarnasyon
Ruhun fiziksel bir bedene girmesi enkarnasyondur. Fiziksel bedene bir kereden fazla geri dönmesi ise reenkarnasyondur. Enkarnasyon yasasına göre bir yaşamın sonunda çözülmemiş ya da tamamlanmamış meseleler varlığını sürdürüyorsa, ruhunuzun onları çözümlemek ya da tamamlamak üzere insan formunda geri dönme fırsatını kullanmasına müsaade edilir. Her ruh dünyada sadece bir kez yaşasaydı, bazıları çok sağlıklı iken bazılarının engelli ya da hasta olarak doğması, erken yaşta ölmesi adil olmazdı.
İnsanın, olasılıklarını tamamlayana kadar bu dünyada tekâmülüne devam etmesinin gerekliliğinin, ilahi plan gereği olduğu açıktır. Hiçbir insan, henüz tüm olasılıkları tamamlama noktasına varmış olduğunu iddia edemez. Dünyadaki büyük eşitsizlik faktörünü düşünürsek, herhangi bir büyük şehirde bir kısım insanın daha iyi koşullarda lüks içinde yaşarken, bir kısmının daha zor şartlar içinde olduğunu görürüz. Bazıları resim, müzik, felsefe alanında kendini geliştirme şansına sahip iken, gecekondularda, suç ortamlarında yaşayan çocuklar bu enkarnasyonlarında aynı şansa neredeyse sahip değillerdir. Ayrıca, Dünyanın çeşitli yerlerinde hala varlığını devam ettiren vahşi ırklar olduğunu da biliyoruz. Onların da bizim gibi gelişim gösterebilmeleri kesinlikle mümkün değildir. Bütün bunlar ancak reenkarnasyon yasası ile açıklanabilir. Reenkarnasyon konusunda üç hipotez öne sürülebilir:
Birinci hipotez, maddeci hipotezdir. Buna göre, yaşamda hiçbir plan yoktur ve sadece tesadüflerle yönetildiğimizi savunur. Buna göre, şans eseri doğduk, şans eseri öleceğiz ve ölüm bizim sonumuz olacaktır. Bu teori tatmin edici değildir. Çünkü ölüm bir son değildir, böyle bir durumda etrafımızda gerçekleşen bütün bu ilerlemelerin amacı ortadan kalkar.
İkinci hipotez ilahi hevesle ilgilidir. Tanrı’nın bir insanı buraya, diğerini oraya koymasının nedeni O’nun böyle yapmayı istemesi ve bunu tercih etmesidir. Gelişim olanakları açısından tam bir eşitsizlik söz konusudur. Bu teori, dünya yaşamındaki eşitsizliklerini açıklamaktan uzaktır. İnsanların çektikleri acı oranına bakılmaksızın, hepsine aynı cennet ödülü vaat edilir. Düşünen bir insanın, böyle bir durumda Tanrı’nın adil olamayabileceği fikrine kapılacağı muhakkaktır. Hâlbuki Tanrı’nın mutlak sevgi olduğu ve her şeye gücü yettiği kabul edilmektedir.
Üçüncü hipotez, reenkarnasyon (yeniden bedenlenme) teorisidir. Buna göre, bir insanın yaşamı bizim sandığımızdan çok daha uzundur. İnsan bir ruhtur ve bir bedene sahiptir. Yaşam dediğimiz şey aslında ruhun mükemmel olan yaşamıdır. Tekrar ve tekrar bu derslerden daha fazlasını öğrenmek için, başka ve daha ileri nitelikler kazanmak için dünyayı yeniden ziyaret eder ve böylece tekâmülü devam eder. Bu nedenledir ki, daha az tekâmül etmiş ruhların, daha düşük sınıftaki çocuklar olduğunu ve kötü ya da günaha batmış olarak kabul edilmediğini, ancak daha genç kardeşlerimiz olduğunu kabul edilir. Anaokulundaki çocuk, zamanının çoğunu oyun oynayarak geçirir. Ona hemen ileri seviyede dersler verilmez. Çünkü bu aşamada onları anlamayacak ve böyle bir eğitim onun için faydasız hatta zararlı olacaktır. Aynı şey ruh için de geçerlidir. O da başlangıçta ileri seviyeli bir eğitimi hazmedemez. Bu sebeple ruh, yavaş aşamalarla ve birçok yaşam aracılığıyla, bizim şimdiki seviyemize varacak fakat burada da durmayacaktır.
Dünyada kendi türlerinden kat kat üstün olan insanlar vardır. Bize nasıl olmamız gerektiğini gösterirler. Bu, yeniden bedenlenmenin birer kanıtıdır. Çünkü vahşi bir insandan bir Mozart, Platon ya da Shakespeare’ ye doğru gelişim gösterebilecek tek seferlik makul bir yaşam söz konusu değildir. Ailesinde müzisyen olması, Mozart’ın dehasının kalıtsal olduğunu kesinlikle açıklamaz, bu yeterli bir unsur değildir. Başka bir dahi olan Shakespeare’in Anglosakson atalarının tüm zekâsını kendinde topladığını farz etseniz bile öyle bir ırktan böyle bir seçkin trajedi yazarının çıkması pek olası değildir. Fakat Mozart ve Shakespeare’i ruhlar olarak değerlendirdiğimiz ve yeteneklerini geliştirmek için bundan önce birçok hayat yaşadıklarını da kabul ettiğimiz taktirde, konu daha kavranabilir olmaktadır.
Eğer yeniden bedenlenmeyi doğru kabul edersek ancak bir suçlunun ve bir filozofun dünyada birlikte olmasını açıklayabiliriz, başka bir hipotezde bunu yapamayız. Bir barbar, bizim sahip olduğumuz yaşam sayısına ve deneyime ulaştığında muhtemelen bizim bulunduğumuz konuma varacaktır. Çünkü binlerce yıl önce bizler de tam olarak şimdi onun bulunduğu yerde duruyorduk. Basitçe ifade edersek, o sadece daha küçüktür. Ve nasıl ki, beş yaşında olan bir çocuğu henüz on yaşında gibi davranmadığı için suçlayamıyorsak, onu da daha fazla suçlayamayız. Tek bir yaşamda mükemmel olmanın mümkün olmadığını itiraf etmeliyiz.
Reenkarne olmanın birçok sebebi vardır. Geçmişteki hatalarımızı düzeltmek, borçlarımızı ödemek, tecrübeler edinmek ve kendimizi güçlendirmek için reenkarne oluruz. Başkalarına yardımcı olmak, öğretmenlik yapmak, bu gezegene hizmet etmek için de enkarne olabiliriz. Zorlu koşulları yüzünden dünya, evrendeki en önemli eğitim alanlarından biridir. Başka hiçbir yerde ulaşılması mümkün olmayan gelişim fırsatları sunar. Burada öğrenilen her ders sevgi ile ilişkilidir. Dünya özgür seçim gezegenidir. Her düşünceniz, sözünüz, eyleminiz hayatınızda tezahür eder.
Başka birinin yaptığı şeyleri ya da enkarnasyonu süresince aldığı derslerin üstesinden nasıl geldiğini yargılamak bize düşmez. Sadece her ruhun yaşamlar boyu sürecek bir yolculuğa çıktığını ve bu yolculuk süresince öğrenim gördüğünü aklımızda bulundurmamız gerekir.
Yükselmek, spiritüel titreşiminizi reenkarnasyona ihtiyaç duymayacağınız bir seviyeye yükseltmektir. Bunu başarmak için karma borçlarınızı ödemeniz, Dünya’da aldığınız derslerde uzmanlaşmanız, kalbinizi ve zihninizi açık tutmanız gerekir. Spiritüel yasalar üzerinde uzmanlaşıncaya kadar Dünya’ya geri dönmeyi sürdürürüz. Reenkarnasyonda kural şudur: Bir hayatın neticesi gelecek hayatı hazırlar yani bir hayat kendisinden önceki hayatın sonucudur.