OCAKSUBAT2024
TAKI SANATININ TARİHÇESİ
Süs eşyası olarak takı sanatının tarihçesi Takı yapma geleneğinin köklerinin 5000 yıl öncesi Çin toplumuna dayandığını, Mezopotamya’da MÖ 3000 – 4000 yılları arasında yapılan takıların ağaç kavuğundan, hayvan kemik ve dişlerinden, ağaçlardan yapraklardan yapıldığını, ilk takı örneğinin hayvan dişinden yapılmış bir küpe olduğunu biliyor muydunuz? Yüzyıllar boyunca Mısır’da takıların gücü ifade ettiğini, tahmin edilenin aksine kadınlardan daha çok erkeklerin takı kullandığını, firavunların takıyı varlıklı ve hâkim sınıfın bir gösterge aracı olarak kullandıklarını biliyor muydunuz? Mısır’da yapılan kazılarda kişilerin ziynet eşyaları ile gömüldüğünü biliyoruz. Sanat tarihçileri bu adeti o toplumun ölümden sonra yaşama inandıklarının bir göstergesi olarak kabul ediyorlar. Ayrıca yapılan kazılarda elde edilen bulgularda köle kolyelerinin de bulunduğu görülmüş. Demir ve metal gibi değersiz materyallerden yapılan köle kolyelerin ucunda kölelerin kendileri ile ilgili bilgiler de bulunuyormuş. Kölenin ismi ve fiyatından satışı yapılıyormuş. Gemiciler de genellikle inci ya da altın küpe takanlardan. Bunun sebebi, denizcilik mesleğinin tehlikeli olması ve denizcilerin her an ölümle yüz yüze yaşamaları. Altın ya da inci gibi değerli materyallerden yapılmalarının sebebi ölüm halinde ailelerine yük olmadan defnedilmeleri içinmiş. Hristiyanların taktığı haç, Musevilerin taktığı altı köşeli yıldız, Müslüman kültüründe Allah yazılı kolyeler kişinin hangi dine mensup olduğunu göstermek için takılan süs eşyaları. Bunun yanı sıra, kişinin evli olduğunun ifadesi olarak evlilik yüzüğünü de takı geleneği içinde değerlendirebiliriz. Kısaca tüm bu bilgiler takıların yalnızca son yüzyıllarda değil, uzun zamandır değer göstermek için takıldığını göstermesi açısından ilginç. Takının tarihçesi, insanın tarihi kadar eski. Arkeolojik bulgular ilk takıların, insanların henüz yerleşik düzene geçmedikleri Paleolitik Çağ’da yaratılmış olduğunu gösteriyor. O dönemde takılar hem süs hem de av bereketi ve korunma amaçlı muskalar olarak yapılmış. Kullanılan malzeme olarak kolay işlenebilen renkli taşlar, av hayvanlarının diş, boynuz, kemik ve tırnak kısımları ile deniz kabukları. Bu doğal malzemeleri sürtme ve kazıma yoluyla aşındırarak şekillendirmiş, üzerlerini delip, dizerek kolye haline getirmişler. İnsanlık tarihinde hayvancılık ve tarımın başladığı Neolitik Çağ’da hayvan kemiklerinin yüzeylerinden faydalanılmış, istenen şekillerde kesilip, parlatılmış, cilalanmış, bazen bunların üstü kazınarak desenler işlenmiş. Anadolu coğrafyasında Diyarbakır yakınlarındaki Çayönü ve Konya yakınlarındaki Çatalhöyük gibi yerleşimlerde buluntular arasında taş, kemik, diş ve yumuşakça kabuklarından yapılmış kolye ve bilezikler iyi örnekler...
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.