MAYIS HAZİRAN 2024 Bir hayli gecikmiş bir sayı ile yine karşınızdayız. İzmir Life ilk sayısından itibaren "bakılacak" değil, "okunacak" dergi oldu. Yine öyle bir sayı sunuyoruz sizlere... Keyifli okumalar...
İKLİM KRİZİ VE GREENBANKİKLİM KRİZİ VE GREENBANKİklim krizinin çözümünde Türkiye için öncü rol alma önerisi: GREENBANK Birincil görevleri arasında, enerji piyasasını düzenlemek ve yapılacak yatırımlar için koordinasyonu sağlamayı hedefleyen GREEN Bank Projesi’nin kurulmasında Türkiye öncü olabilir İklim değişikliği ve beraberinde derinleşen küresel krizler tüm dünyayı ekonomik ve toplumsal olarak etkiliyor. Kanaat önderi Uğur Yüce’nin Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)’nin aracılığıyla hazırladığı raporda bu konuda değerlendirmelerde bulunuyor. Rapora göre, insanlığın günümüzdeki en büyük krizleri, yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılmasıyla çözülebileceği belirtiliyor.
LAURE DAVIRONLAURE DAVIRONAhmed Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde 13 Haziran'da açılan çok özel bir sergi 11 Temmuz'a kadar ziyaret edilebilir. Kaçırmayın deriz...
LOREENA MCKENNITT:"SESİMLE SAMİMİ BİR DÜNYA YARATIYORUM"LOREENA MCKENNITT:"SESİMLE SAMİMİ BİR DÜNYA YARATIYORUM"LOREENA MCKENNITT:"SESİMLE SAMİMİ BİR DÜNYA YARATIYORUM" 30 yılı aşan kariyerinde “Eklektik Kelt” müziğiyle dünya çapında 20 milyona yakın albüm satan Kanadalı şarkıcı ve besteci Loreena McKennitt, yepyeni albümü “The Road Back Home” ardından çıktığı “The Mask and Mirror 30.Yıl Turnesi” kapsamında Pasion Turca organizasyonuyla kariyerinin en özel şarkılarını 30 Haziran İzmir, 1 Temmuz Ankara ve 2 Temmuz’daki İstanbul konserleri ile dinleyicileriyle buluşturmaya hazırlanıyor. Loreena'nın 2024 yılında yayınladığı yepyeni albümü “The Road Back Home” sanatçının köklerine kariyerinin başlangıcına, folk dünyasındaki ilk günlerine ve folk dünyasının karakteristik topluluk kültürüne bir tür müzikal geri dönüşü yansıtıyor. 10 şarkıdan oluşan albüm dijital platformlar yanında cd ve plak olarak da dinleyici ile buluşuyor.
KÜLTÜREL MİRASKÜLTÜREL MİRASİzmir Kültürel Miras Platformu, 2023 Yılı İzleme Raporu yayınlandı Kültürel mirasın korunması ve yaşatılması için çalışan bir inisiyatif olan, Avrupa Birliği desteğiyle hayata geçirilen “Kültürel Mirasın Korunmasında Daha Güçlü Bir Sivil Toplum” projesi kapsamında 2022 yılında oluşturulan İzmir Kültürel Miras Platformu, 2023 Yılı İzlem Raporu'nu yayınladı. Sekretaryası Kentimiz İzmir Derneği tarafından yürütülen platformun üyeleri sivil toplum kuruluşları, kurum temsilcileri, akademisyen, araştırmacı ve uzmanlardan oluşuyor. Kültürel miras ve koruma alanlarında farkındalığı artırmak, aktif vatandaşlığı desteklemek, kurumlar/paydaşlar arasında iş birliğini ve koordinasyonu geliştirmek, araştırma, belgeleme ve tanıtım alanlarında ihtiyaçlara yönelik çözümler getirmeyi hedefleyen İzmir Kültürel Miras Platformu, yıllık olarak hazırladığı İzleme Raporu ile kentin zengin kültür mirasının korunması ve yaşatılması bağlamında mevcut durumu değerlendirerek acil olarak gündeme taşınması gereken sorunları tek bir belge içinde topluyor. Raporun temel amacını; "Kentteki kültürel mirasın korunmasına yönelik acil müdahale gerektiren konuları karar vericilerin dikkatine sunmak ve etkili çözümlerin hayata geçirilmesine aracı olmak" olarak sunan Platform, raporda; mirasın korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasının, toplumsal bir sorumluluk gerektirdiğini, başarılı bir koruma ve mirasın sürdürülebilirliği ancak ortak çabalar ve iş birliği ile mümkün olacağını kaydediyor. Raporu siz değerli İzmir Life okurları ile paylaşıyoruz.
SANTRAL İSTANBUL ENERJİ MÜZESİSANTRAL İSTANBUL ENERJİ MÜZESİİzmir Kültürel Miras Platformu'nun 2023 Yılı İzleme Raporu'nda kaydedildiği gibi bir kentin endüstri mirasının da korunması çok ama çok önemli... İzmir'de ne yazık ki birçok endüstri mirasımız göz göre göre yok edildi. Hala kurtarabilecek varlıklarımız olduğu düşüncesiyle İstanbul'dan muhteşem bir örnek sunuyoruz sizlere...
SORUMLU TURİSTSORUMLU TURİSTTurist olabiliyorsak sorumlu turist olalım Yıllar önce Mayorka’da başlayan “turist” karşıtı halk isyanları Avrupa’nın birçok ülkesine yayılmışken hemen her hafta yeni bir “daha iyi turist” olma rehberi yayınlanıyor. Barselona’daki bazı sakinler, bir otobüs güzergahının Google Haritalar’dan kaldırılmasını sağlayarak aşırı turizme karşı harekete geçti; otobüsler genellikle insanların işten eve dönmelerine izin vermeyecek kadar turistlerle dolup taşıyordu. Amsterdam’dan Dubrovnik’e kadar gürültü kirliliği, kalabalık parklar, kamu tesisleri üzerindeki baskı ve artan kiralarla ilgili endişeler dile getirildi. Gezginler ve yerel halk arasında “küresel bir savaş” olarak tasvir edilen olayda, Barselona ve Venedik’te turizm karşıtı sokak yürüyüşleri düzenlendi. Bir rehber de “serinlemek” isteyen turistler için çıktı 2024’te. Ortaya ç›kan “serinleme” eğilimi, Akdeniz’in kavurucu sıcaklıklarından, kuraklıklarından ve kontrol edilemeyen yangınlardan kaçınmak için daha fazla turistin İskandinavya’ya gittiği anlamına geliyor. BM Turizm Örgütü UNWTO’ya göre, “Turizm, eğlence, iş ve diğer amaçlarla art arda bir yıldan fazla olmamak üzere olağan ortamları dışındaki yerlere seyahat eden ve orada kalan kişilerin etkinliklerini içermektedir”…
MERVE ARKASMERVE ARKAS"En büyük hayalim yurt dışında var olmaktı ve ilk adımı attık" Monreve Group, Monreve Hotel ile başladığı turizm yatırımlarına; İtalyan mutfağının eşsiz lezzetlerini sunan Montiano Alaçatı’nın ardından şimdi de İzmir’de açılan ikinci şubesi, Montiano Mistral ile devam ediyor. Fransızca’da “Benim hayalim” anlamına gelen "Monreve Group"un gelecek planlarını Merve Arkas ile konuştuk ve yurt dışına kadar uzanacak yeni yatırımlar hakkında bilgi aldık.
KEMAL ÇOLAKOĞLUKEMAL ÇOLAKOĞLUDuayen sanayici tecrübelerini paylaştı Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın Meclis eski başkanlarından Kemal Çolakoğlu, EBSO Meclis üyeleriyle tecrübelerini paylaştı. ‘Sanayicilerin yüzündeki sevinçle ülke kahkahaya, üzüntüyle, kahra gider’ dedi Konuk konuşmacı olarak meclis üyelerine seslenen Çolakoğlu, sanayicilik ve meslek örgütlerine ilişkin anılarını anlattı, tecrübelerini paylaştı. Çolakoğlu, anlattıklarıyla, 1980’lerden, 2000’li yıllara kadar Türkiye ekonomisi ve siyasetinin de portresini çizdi. Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın kendisi için mukaddes bir kurum olduğunu söyleyerek konuşmasına başlayan Kemal Çolakoğlu, odaya 25 yıl hizmet verdiğini vurguladı. ‘Özetle yetişkin hayatımın yarısı burada geçti. Ekonomi desem hepiniz beni cebinizden çıkarırsınız. Siyaset desem, zaten sabahtan akşama kadar konuşuyorsunuz. O yüzden size tecrübelerimi anlatabilirim’ diyen Çolakoğlu, 1980’lerde aile geleneği olan demir çelik sanayinin bir kolu olan tel ve çivi fabrikasını kurduklarını ve 30’lu yaşlarda demir çelik meslek komitesine girdiğini belirtti. İsmet Yorgancılar, Mehmet Soyer ve futbol dünyasının sevilen kişisi Adnan Süvari ile çalışarak meslek komitesine Başkan olarak EBSO’ya hizmetinin başladığını ifade eden Kemal Çolakoğlu, ‘Bu isimlerle aynı komitede olmak büyük şanstı. 4 yıl sonunda sektörümüzdeki komite sayısını 2’ye çıkardık. Daha fazla kişiyle temsil edilir olduk. Meclis üyeliğimiz 4’e çıktı. Ben de Enis Özsaruhan ile birlikte meclise girdim. Şinasi Ertan Meclis Başkanı, Ersin Faralyalı Yönetim Kurulu Başkanı’ydı. Onlar benim odaya girmem için örnektir. İlk hafta Şinasi Ertan’dan görüşme talep ettik ve akşam yemeği yedik. Odada yükselmek istediğimizi söyleyince odayı öğrenmek için bütçe komisyonuna girmemizi tavsiye etti. Ahmet Piriştina ile komisyona seçildik. Mehmet Soyer de meclis üyesiydi ama o daha protest bakışa sahipti. O yüzden girmek istemedi. Nurtekin Yazgan abimiz bütçe komisyonu başkanıydı. Gençlerden birinin başkan yardımcısı olmasını istedi. Ahmet Piriştina, siyasete atılacağını belirterek, benim olmamı istedi. Başkanvekili oldum. Komisyona bir yenilik getirdim ve komisyon raporlarını, kendime has yorumumla mecliste okumaya ve bütçe uygulamalarını sert şekilde tenkit etmeye başladım. Nurtekin Yazgan bir gün beni yanına çağırıp, yarın yönetime girdiğimde ne duymak istiyorsam öyle konuşmam gerektiğini söyledi. Böylece odada ilk dersimi almış oldum. ‘En zor günlerde bütçeyi yönettim’ Sonraki seçimlerde yönetime girdiğini hatırlatan Çolakoğlu, ‘Uğur Yüce Yönetim Kurulu Başkanı, ben de muhasip üye oldum. Muhasip üyelik demirden gömlek giymektir. Kasada para yoktu. Olan da hemen bitiyordu. Maaş ödenecek parayı benim bulmamı istiyorlar. Maaşlar 30 bin lira tutuyor. Kasada 3 bin lira var. İAOSB’den sorumlu Başkanvekili olan Murat Demirel’den borç para istiyorum, vermiyor. Ocak, Şubat, Mart çok zor geçiyor. Dilene, dilene borç para topluyoruz. Mayıs ayında aidatlar ödeniyor. Mayısa kadar büyük şirketlerden erken ödeme istiyoruz. Aidata mahsup edeceğimizi söylüyoruz. Böyle böyle bütçeyi denkliyoruz. Zor günlerdi ama EBSO’nun onurundan taviz vermeden o günleri geçirdik. Benim dönemimde (25 yılda) kimse 2 yıldan fazla aralıksız yönetim kurulu başkanlığı yapmadı. Uğur Yüce’den sonra Murat Demirel Başkan oldu. Ben ve Atıl Akkan da başkan yardımcılığı yaptık. Bana Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nin sorumluluğu verildi. Oradaki kreşi SSK dispanserine çevirdik. Önemli bir eksiği çözdük. Arıtma tesisini bitirdik. Yön işaretlerini yaptırdık. Atatürk Camii’nin inşaatı yarım kalmıştı, ona başladık. Bölgenin Meydanı ve Atatürk Anıtı yoktu. Yapmaya karar verdik. Atatürk Organize Sanayi Bölgesi bizim için hala bir gurur vesilesi. Murat Abi görevi bırakınca Selim Yaşar seçildi. Şinasi Abi Meclis Başkanlığına devam ediyordu, ben de Meclis Başkan Yardımcısı oldum’ diye konuştu. 2 yıl sonra Şinasi Ertan’ın seçime girmeyeceğini açıklaması üzerine meclis başkanlığı için aday olma kararı verdiğini açıklayan Çolakoğlu, o renkli süreci şöyle anlattı; ‘Selim Yaşar’da aday oldu. Yaşar Holding o dönem mecliste 6 kişi ile temsil ediliyor 6 da partnerleri var, yarış 12-0 başladı.İşçimenler grubu 5 kişi, Baysak’lar da 3 kişiydi. Yani onlar kimi desteklerse o kişi kazanıyordu. Sadri İşçimenler ile konuştum; ‘Sen benim kucağıma doğdun oyum senin’ dedi. Ama ben seçimi kaybedince Sadri Abi’ye gittim, ‘hani senin kucağında doğmuştum oy vermemişsin’ dedim. ‘Ne yapayım ben de Selçuk Yaşar’ın kucağında doğmuşum’ dedi. ‘Fikirlerinizi söyleyin, bu kurumu yüceltin’ 2000’lerdeki Türkiye ekonomisi hakkında da izlenimlerini paylaşan Kemal Çolakoğlu, ‘Koalisyonlar ülkeye zarar veriyordu. Hiç olmazsa ekonomi tek kişi tarafından yönetilsin istedik. Hüsamettin Özkan’ın ekonomi yönetiminin başına getirilmesi için deklerasyon hazırladık. Başbakan Bülent Ecevit’e sunmak istedik. Meğer o sırada Kemal Derviş ile anlaşılmış. Göreve onu getirdiler. Bu ülkede tek parti hükümetleri zamanındaki siyasi istikrar ekonomiye iyi geliyordu. Koalisyonlar dengeleri bozuyordu. Bir gün Başbakan Bülent Ecevit ile genişletilmiş ekonomi toplantısı yapıyorduk. Hüsamettin Özkan bana geldi. Söz aldığımda diğer bölgelerde seramik üreticileri doğalgaz kullanırken, mazot kullanan İzmirli üreticiler için vermek istedikleri sübvansiyonu Kemal Derviş’in engellediğini dile getirmemi rica etti. Sonra Tunca Toskay’da aynını Eximbank kredileri için ihracatçılara da yaptığını söyledi, dile getirmemi istedi. Yani bakanlar benim anlatmamı istiyordu. Ülke bugün tek parti tarafından yönetiliyor ama 2010’dan sonra ülke her konuda ikiye ayrıldı ve bu sıkıntıya soktu. Sanayici dostlarım, anahtar sizsiniz. Siz sanayicilerin gözündeki bir damla yaş sevinçten ise ülke kahkahaya, üzüntüdense ülke kahra gider. Bu konuda en başarılı oda EBSO’dur. Açık sözlüdür, dürüsttür. Başkanlığım döneminde, ESİAD’ı kurduk. EGİAD’ta danışma kurulu başkanlığı yaptım. Tüm görevlerden kendi isteğimle ayrıldım. En zor EGİAD’ı bıraktım. Gençler harikaydı. 29 yıldır Meksika Fahri Konsolosu’yum. Sizlere tavsiyem, fikirlerinizi söyleyin, bu kurumu yüceltin. Yalnız sanayi için değil adalet, eğitim, bu ülkenin her türlü ihtiyacı için konuşun.
ŞEFTALİ HASATIŞEFTALİ HASATIİzmir’den dünyaya şeftali İzmir’in Selçuk ilçesinde, üretici İbrahim Çerçioğlu’nun bahçesinde şeftali hasadı coşku ile gerçekleşti. İl Tarım ve Orman Müdürü Mustafa Şahin, Selçuk Kaymakamı Oğuz Alp Çağlar, Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürü B. Kürşad Sevim, Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürü Engin Altunoğlu, Selçuk İlçe Tarım ve Orman Müdürü Mustafa Acargil ve Ziraat Odası Başkanı İbrahim Erdallı katıldı. İl Müdürü Mustafa Şahin, şeftali üretiminin İzmir ekonomisine katkılarından bahsederek, “İzmir, şeftali üretiminde önemli bir yere sahip. Üreticilerimizin emeğiyle yetişen şeftaliler, dünya pazarlarında beğeni topluyor” dedi. Şahin, ayrıca tarımsal üretimin desteklenmesi ve geliştirilmesi için yapılan çalışmalara ve çiftçilere verilen desteklerin süreceğine değindi. Şeftali üreticilerinin karşılaştığı sorunların çözümü için de adımlar atılacağını vurguladı.
GEDİZ DELTASINA BÜYÜK TEHDİTGEDİZ DELTASINA BÜYÜK TEHDİTGediz Deltası’nı tehdit eden jeotermal kaynak arama projesine karşı dava açıldı UNESCO Dünya Doğa Mirası Adayı Gediz Deltası Bölgesel Isıtma ve Termal Sağlık Amaçlı Jeotermal Kaynak Arama Projesi tehdidiyle karşı karşıya. Bakanlığın “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararına ve projenin iptaline karşı Doğa Derneği, Ege Çevre ve Kültür Platformu Derneği (EGEÇEP), İzmir Barosu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından dava açıldı. Gediz Deltası ulusal ve uluslararası sözleşmelerle koruma altında olan içinde geleneksel üretimlerin devam ettiği ve biyo çeşitlilik açısından zengin bir delta sistemi. İzmir şehir merkeziyle iç içe geçmiş bu alan üzerinde KORDELİON A.Ş. tarafından Jeotermal Kaynak Arama Projesi hayata geçirilmeye çalışılıyor. Projenin ilk aşamasında kuşların üreme alanları üzerinde iki adet sondaj kuyusu ve üç adet gözlem kuyusu açılması planlanıyor. İzmir ve Akdeniz’deki kuş türleri için büyük bir tehdit. Türkiye’deki 305 Önemli Doğa Alanı’ndan biri olan Gediz Deltası, aynı zamanda Türkiye’deki uluslararası öneme sahip Ramsar Alanı, doğal sit alanı, yaban hayatı geliştirme sahası ve sulak alan koruma bölgelerini içeriyor. Sondaj kuyularının açılması planlanan bölge genç ve yetişkin flamingolar için beslenme alanı. Doğa Derneği’nin son yıllarda gerçekleştirdiği araştırma sonuçlarına göre Deltada yaşayan flamingoların yaklaşık %70’i proje sahasını da içeren deltanın güney kıyılarında besleniyor, flamingo dünya nüfusunun %10’una ev sahipliği yapıyor.
FERİBOT SEFERLERİFERİBOT SEFERLERİİKİ KIYI ARASINDA MEKİK DOKUYAN FERİBOTLAR DOSTLUKLARA KÖPRÜ OLUYOR Türkiye - Yunanistan arasında feribot işletmeciliği yapan firmalar, Yunanistan tarafından başlatılan Türkiye’ye yakın 10 Yunan adasında Kapı Vize uygulamasını, 2024 sezonu beklentilerini, kur farkı ve İsrail Savaşı’nın hatlarına etkilerini değerlendirdi.
YENİDEN KÖKLER DİZİSİ: PENNETTİ AİLESİYENİDEN KÖKLER DİZİSİ: PENNETTİ AİLESİİzmir’in ilk makine ithalatçıları Pennetti Ailesi İki asır önce Napoli'den İzmir'e geldiler ve buradaki ilk sanayi yatırımlarına imza attılar. İtalyan kökenli Levanten ailelerden Pennettiler, beş kuşaktır burada. Bu yüzden gönül rahatlığıyla söylüyorlar: “Birçok İzmirliden daha İzmirliyiz.”
AYVALIK KÜÇÜKKÖYAYVALIK KÜÇÜKKÖYKüçükköy’ün arka sokakları Ayvalık Zeytin Festivali geçen haftalarda 18. kez özgün bir programla, coşkuyla kutlandı. Bu seneki festivalin etkinlikleri, her gün kentin ayrı yerlerinde gerçekleştirildi. Cumartesi günü etkinlikleri, Cunda adasında kutlanırken o gün ben, kendimi Küçükköy’e attım. İstedim ki kimseler yokken, köyün ara sokaklarında şöyle keyifle dolaşayım, insanlarla sohbetler edeyim, serbestçe fotoğraflar çekeyim. Sarımsaklı tarafından geçiş yaparak mahalleye giriş yaptım. Hakikaten ortalıkta kimsecikler yoktu. Caminin önüne doğru uzanan köy meydanında masalar atılmış, kafelerin ışıkları yanmış, vitrinlerin içinde müşterisini bekleyen nefis börekleri görüyorum. Ama her kafenin önündeki tabelalarda, Boşnak böreği, Ribitsa (mantısı), Soka (Boşnak turşusu), Suho Mesa (kuru Et) gibi Boşnak mutfağından yemek adları Boşnakçasıyla birlikte yazılmış. Bu levhalardan her kafe önünde bir tane görüyorsunuz ve bu ortam sizlere, burası Boşnak kültürüyle ilintilidir duygusu veriyor ve de atalarının geldiği ülkenin gelenekleriyle burada hala yaşıyorlar ifadesi bırakıyor. Ben de bunu çok hoş buluyorum. Turizme başladığımız 85’li yıllarda Sarımsaklı’da ve Küçükköy’de Boşnaklar yaşar deniyordu. O yıllarda Küçükköy, turizme tamamen kapalıydı. Köye gitmekten de çekinilirdi. Ama ben köyün kibar yüzü İsmail Akın’la tanışmıştım. İyi bir arkadaşımızdı. Ayvalık Tur acentesinde otobüs işlerine yardımcı olurken onunla acentede karşılaşır, hoş sohbetlerimiz olurdu. Turizme atılmak isterdi. Sonraları rahmetli İsmail bu emeline ulaştı, Öger ve diğer acentelerin otobüs işlerini alıverdi. Fakat aramızdan erken ayrıldı, toprağı bol olsun. O yıllarda Küçükköy’ün kendine ait bir belediyesi vardı. Köy turizme kapalıydı ama pek çok Küçükköylünün Sarımsaklı’da ya oteli ya da pansiyonu vardı. Turizmi, otel işletmecisi olarak orada yapıyorlardı. Gelin görün ki aradan geçen uzun zaman zarfında, turizmin sıcak yüzü, köyün bu sert imajını yumuşatmış ve Köy ardına kadar turizme açılmıştır. Artık şimdi otelciliği, köyün içinde de yapıyorlar. Bildiğim kadarıyla Ayvalık’taki turizm firmalarının çoğu, Küçükköylülere ait ve onlar bu sektörde işlerini başarıyla yürütüyorlar. Bildiğiniz gibi, son yıllarda köy hayatına özlem duymaya başlayan İstanbullular, böyle tarihi yörelere akın ettiler. Küçükköy de bundan nasibini aldı. Buradaki pek çok eski bina dışarıdan gelenlerce satın alındı. Ve pek çok eski yapı yenileme geçirince de, köy, daha popüler hale dönüştü. Şimdi son 15 yılda yapılanlarla birlikte Küçükköy, bugün bölgenin cazibe merkezlerinden birisi oldu. 30 yıl önce dış dünyaya kapalı olan bu mahalle, artık pupa yelken turizmin kollarına kendini atmış ve misafirlerini bekliyor. Hafta sonları Ayvalık’a gittiğinizde bu köye uğramadan geçmeyiniz derim.
KAVRAMSAL SANAT VE DICE KAYEKKAVRAMSAL SANAT VE DICE KAYEKModa tasarımında kavramsal sanat alanında bir moda markası DİCE-KAYEK Kavramsal sanat; sorgulayan, geleneksel sınırları zorlayan bir akım. 1960’larda sahneye çıkan bu akıma göre bir sanat eserinde önemli olan sanatçının yapıtını yaratırken üstünde yoğunlaştığı kavramdır. Şöyle de özetleyebiliriz kavramsal sanatta “yapıt düşünce, düşünce ise yapıttır”. Ancak fikrin iyi olması gerekir. Amerikalı sanatçı LeWitt’in Artforum dergisinde 1967’deki yazısında belirttiği gibi “kavramsal sanat sadece fikir iyi olduğu zaman iyidir.” 1992’de kurdukları DICE KAYEK markası ile üretim yapan Ece Ege ve Ayşe Ege kardeşler moda tasarımında kavramsal sanat akımı ile 1993 yılında genç spor giyim tarzını yaratarak Türkiye’yi temsil ettiler. Markalarında, Ece Ege tasarım kısmından Ayşe Ege ise iş takibi ve satış pazarlama kısmından sorumlu olarak çalışıyorlar. Eskimeyen bir tasarım anlayışına ve zamana bağlı olmayan, yıllar sonra dahi giyilebilen zamansız ve mekânsız bir tarza sahip olduklarını dile getiriyorlar.