MAYISHAZIRAN2024 Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Erdemli olmak
ERDEMLİ OLMAK İnsanlar önce hayatta kalmayı, sonrasında ise hayatı hep daha iyi koşullarda yaşamayı temel amaç edinmiştir. Bu amacı gerçekleştirmenin en etkili yolu, insanlığın elde ettiği başarıları, kazanımları ve erdemleri yeni nesillere aktarabilmesiyle mümkündür. Toplumsal değerler, erdemler insan yaşamının önemli bir yanını oluştururlar. Toplumlar, değerleri doğrultusunda bazı davranışların sergilenmesini takdirle karşılarlar. Örneğin dürüstlük, güven verme, sadakat, sevgi, cesaret, dostluk, saygı, alçak gönüllülük, hoşgörü, çalışkanlık, yardım severlik, nezaket vb, hemen her toplumda önem verilen toplumsal değerler ve erdemli insan davranışlarıdır. Bu erdemli davranışlar, toplum için değerli olduğu için, bunlara uygun davranan insanlar da toplum gözünde değerli kabul edilir. İnsan olmak bu değerleri içselleştirmeyi ve davranışlarımızda göstermeyi gerektirir. Erdemli insan her şeye bu değerlerin penceresinden bakar. İnsanın tavır ve davranışlarında kendini gösteren bu güzel ve doğru nitelikler herkes tarafından kabul görür. Medeni tüm toplumlarda bu tür üstün değerler onaylanır ve erdem olarak kabul edilir. Öğretmenin öğrenciler arasında ayrım yapmaması, bir apartman sakininin komşularını rahatsız etmemek için özen göstermesi, yolda arabası bozulan sürücüye yardım edilmesi, farklı inançta olanlara saygı duyulması gibi davranışlar insani değerlerin gereğini yerine getirmektir. Bu değerler, insanların toplum olarak bir arada yaşamasını, birlikte hareket etmesini olanaklı kılar; birlik ve beraberliği güçlendirir. Söz konusu değerler ve erdemler insanın yaşamından çıkarıldığında ise toplum halinde yaşamak olanaksız hale gelir. Sevgi eksikse insanlar birbirine zarar verir. Adaletin eksik kaldığı bir toplumda haksızlıklar alır başını gider. Özgürlük eksikse insanın yaratıcılığının, üretkenliğinin ve insanca yaşamasının karşısına set çekilmiş olur. Dayanışma yoksa insanlar en büyük zorlukların üstesinden gelmekte zorlanır. İnsanı yaşatmak ve onu mutlu kılmak en üstün amaç olmalıdır. Bu amaç, erdem sayılan insani değerlerle gerçekleşebilir. Gelişmiş toplumlarda eğitim kurumları; insanı insan yapan bütün evrensel değerlerin ve erdemlerin öğrencilere verildiği bir yapı olmalıdır. Eğitim, en azından iyi bir insan, iyi bir yaşam ve sağlıklı bir toplum oluşturmak yolunda gösterilen çabalar bütünü olarak görülmelidir. Temel insani değerleri benimsemiş bireyler yetiştirmek; aile, toplum ve okulun başlıca görevleri arasındadır. İnsan haklarına ve farklılıklara saygılı, doğayı ve çevreyi korumayı önemseyen, savaşa karşı barışı, egemenlerin düşmanlaştırma politikalarına karşı kardeşliği ve dayanışmayı savunan bireylerin yetiştirilmesinde değerler eğitiminin önemi yadsınamaz. Eğitim kurumlarında değerler eğitimi ile ilgili dersler verilmeli, öğretmenlerin de bu konuda donanımlı olması sağlanmalıdır. UÇURTMANIN İPİNİ BIRAKINCA Yazdan kalma esintili hava, limonata tadındaydı. Dede, torununa "gel bu güzel havadan yararlanıp deniz kıyısına gidelim ve sana aldığım uçurtmayı uçuralım" dedi. Evleri sahile uzak değildi. Bir kaç sokak yürüyüp kumsala vardılar. Yaşlı adam rengârenk uçurtmayı havalandırdıktan sonra ipin ucunu, heyecanla gökyüzüne bakan torununa verdi. Bir süre sonra çocuk, "büyükbaba, uçurtma sanki daha da yükseklere çıkmak istiyor, ama ip ona engel oluyor" deyince büyükbaba gülümsedi : " öyle mi düşünüyorsun? Hadi gel ipi keselim ve ne olacağını birlikte görelim". Sonra cebinden küçük bir çakı çıkardı, ipi kesti ve uçurtmanın yükselişini seyre daldılar. Uçurtma yukarılara tırmandı, tırmandı ama bir süre sonra yalpalamaya, kendi etrafında dönmeye başladı ve bir anda sanki kanatları kırılmış bir kuş gibi hızla denize düşerek dalgaların arasında kayboldu. Çocuğun üzüldüğünü gören yaşlı adam, torununun yüzünü avuçlarının içine aldı, gözlerinin içine bakarak yumuşak bir ses tonuyla şunları söyledi: " Yavrum, insan - yaşam ilişkisi de çoğu zaman böyledir. İnsanoğlu tıpkı uçurtma gibi havalanır ve belli bir yüksekliğe ulaştığında, başarısına katkısı olan bazı şeyleri, daha da yükselmesini engelleyen ağır yükler olarak görmeye başlar. Örneğin her gün gitmek zorunda olduğu işinin, orada kendisine omuz verip önünü açan çalışma arkadaşları ve meslek büyüklerinin, içinde doğduğu ve yetiştiği değerlerin, hatta çıkar beklemeksizin iyiliğini gördüğü kimi dostlarının, onun gözünde bu ipten farkı kalmaz. Bu yanlış ve zehirli düşüncenin tutsağı olanlar bir anda bu ipleri koparıverirler ama sonuçta çoğu, işte böyle düşüp çakılırlar. Unutma yavrum, olduğun yerde kalabilmek, yükselmekten çok daha zordur. Ve yükseldiğin yerde kalabilmek için mutlaka vazgeçmeyeceğin değerlerin olmalıdır. Bunların başında da "dürüstlük ve güven" gelir. Erdemlerimiz bizleri bulunduğumuz yükseklikte tutar, hatta daha da yükselmemizi sağlarlar. Eğer bizi biz yapan değerlerden koparsak, aynen bu uçurtma gibi çakılırız.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.