TEMMUZAGUSTOS2025 Günter Soydanbay
Ne kadar yol gitmeye değer?
Ne kadar yol gitmeye değer? Bir kentin, semtin veya etkinliğin gerçekte ne kadar çekici olduğunu anlamak için kendimize basit bir soru sorarız: “Bunu görmek için ne kadar yol giderdim?” Bence bu soru, bir destinasyonun ne kadar ilgi çekici olduğunu ölçmenin en kolay ve güvenilir yollarından biri. Örnek verelim. Sevdiğiniz bir sanatçı konser veriyor. Onu izlemek için ne kadar uzağa gitmeyi göze alırsınız? Sadece mahallenizin parkına mı gidersiniz, yoksa şehrin öbür ucuna mı? Belki başka bir şehre, hatta başka bir ülkeye bile gider miydiniz? Verdiğiniz cevap, o konserin sizin için ne kadar değerli olduğunu gösterir. Pek çok şehir yöneticisi, "Bizde şu var, bu var, mutlaka turistler bunları bilmeli" diye düşünür. Ancak bu bakış açısı çoğu zaman yetersiz kalır. Çünkü turistler bir yeri ziyaret etmeye karar verirken, bunu boşlukta yapmazlar. Bir yeri seçmek, aynı zamanda başka yerleri elemek demektir. İnsanlar tatil ya da gezi planı yaparken, "Bu şehir mi, yoksa diğeri mi?" diye düşünür. Zamanları ve bütçeleri sınırlıdır. Bu yüzden her yer, diğer yerlerle rekabet içindedir. İşte tam bu yüzden "Bunu görmek için ne kadar yol giderdim?" sorusu önemlidir. Bu soru, bir yerin gerçekten ne kadar çekici olduğunu gösterir. Güçlü bir çekim noktasıysa insanlar uzaklardan gelir, para ve zaman harcar. Ama zayıfsa sadece yakındakiler uğrar, onlar da sıkılırsa hemen başka yere geçer. Kısacası, bir yerin etkisini ölçmenin en sade ama etkili yolu, insanların o yeri görmek için ne kadar emek harcamaya hazır olduğuna bakmaktır. Mekanların çekim gücünü anlamak için insanların kat etmeyi göze aldıkları mesafeleri dört gruba ayırabiliriz. Her grup, farklı bir motivasyon düzeyini temsil eder: İlk grup 0-5 kilometrelik mesafe. Bunlar, o mahallede veya semtte yaşayan insanların ilgisini çekebilecek yerler. İnsanlar, alışveriş merkezleri, parklar, pazarlar veya günlük uğrak noktalarına yakınlarındaysa uğrar bakar. Bu kategorideki mekanlar fazla çaba istemez ama pek de heyecan yaratmaz. İkinci grup 5-20 kilometre arasıdır. Bunlara "yerel gezintiler" diyebiliriz. İnsanlar "çok uzak değilse gitmeye değer" derler. Mesela Karşıyaka'nın çarşısı, Kordon, ya da belediyenin düzenlediği festivaller bu gruba örnek. Bunlara gitmek için biraz istek gerektirir ama son analizde bu çekim merkezleri hâlâ kolay ulaşılabilir, günlük birer karardır. Üçüncü grup 20-100 kilometre arasını kapsar. Bu mesafe için insanlar genellikle "Hafta sonu arabaya atlar giderim" düşüncesindedir. Yani İzmir dışından, Manisa, Aydın ya da Balıkesir gibi yakın illerden gelecek kişileri çekecek etkinlikler gerekir. Güzel bir konser, büyük bir spor karşılaşması ya da dikkat çekici bir kültürel etkinlik bu mesafeyi anlamlı kılar. Dördüncü ve son grup 100 kilometre ve ötesidir. Bu noktada insanlar artık ciddi bir karar verir. "Bunu görmek için uçak bileti bile alırım" diyebilecekleri şeyler olmalı. Uluslararası bir festival, eşsiz bir doğal güzellik ya da dünyaca tanınmış bir tarihi alan bu gruba girer. Bu düzeyde ilgi çekmek için gerçekten özel, ayırt edici bir deneyim sunmak gerekir. Bu dört kategoriyi ele alarak geçmişle bugünü kıyaslayabiliriz. Mesela 1960-70’lerdeki İzmir Enternasyonal Fuarı'nı düşünelim. O dönemde fuar sadece İzmir’in değil, Türkiye’nin dört bir yanından insanı çeken bir olaydı. İnsanlar Adana’dan, Ankara’dan, İstanbul’dan kalkar, aylar önceden plan yapar, trenlere, otobüslere binip gelirlerdi. Çünkü o fuar “dünya çapında mıknatıs” etkisine sahipti. Teknolojiden kültüre, modadan sanata kadar birçok yenilik ilk kez orada sergilenirdi; fuara gitmek bir vizyondu, prestijdi. Bugünkü fuar ise daha çok yerel halka veya en fazla çevre ilçelere hitap ediyor. Çoğu kişi için artık “yakındaysa uğranır” kategorisinde. Yani ulusal ya da uluslararası çekim gücü büyük ölçüde azalmış durumda. Fuarın içerik kalitesi, sunum dili, deneyim zenginliği ve anlatılan hikâye bu düşüşte büyük rol oynuyor. Artık insanlar, “Bunu görmek için neden gideyim?” sorusuna kolay cevap bulamıyor. Özetle, bir yerin çekiciliği, ne sunduğundan çok, ne kadar insanı harekete geçirebildiğiyle ilgili. Eğer insanlar bir etkinlik ya da mekân için ciddi bir yolculuğu göze alıyorsa, orada özel bir şey var demektir. Bu yüzden “bunu görmek için ne kadar yol giderdim?” sorusu, şehirlerin ve etkinliklerin gerçek değerini ölçmek için basit ama güçlü bir pusula.