OCAKSUBAT2023
Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Eylem Yasası
EYLEM YASASI
Riske girmekle birleşmedikçe, vizyon yeterli olamaz. Merdivenleri çıkmadıkça gözünüzü dikip bakmak yetmez.
(Vance Havner)
Ne hissedersek hissedelim, ne bilirsek bilelim potansiyel yeteneklerimiz ne olursa olsun, sadece eylem onları hayata geçirir. Kararlılık, cesaret ve sevgi gibi kavramları anladığını “sadece” düşünenler, bir gün, ancak “yaptığı” zaman “bildiğini” keşfederler. Yapmak anlamaya dönüşmüştür. Bu dünyada eylemde bulunmak kolay değildir; kuşku ve atalet güçleri her yerdedir, hatta kendi zihnimizde ve bedenimizdedir, ancak yine de yapmalıyız.
Fikirler güzel ve etkileyici olabilirler; ancak bunları eyleme dönüştürmek enerji ve özveri gerektirir. Pek çok mazeret ve engeli aşmamız gerekir. Her adım bir sonraki adıma götürür ve bu böyle devam eder. Birinin bir işi yapmak için önce ilk işi yapması gerekir. İlk ve son adım eşit derecede önemlidir. Çünkü görevi tamamlamak için ikisi de gereklidir.
Bazı insanlar farkındalıkla yaşarlar. İçlerindeki gücün, dâhiliğin farkındadırlar. Hava, nefes almak için oradadır. Ancak o nefesi almak ya da almamak sizin elinizdedir. Elektrik, kullanılmak için oradadır. Ancak onun gücünden yararlanılması için düğmeye basılıp açılması gerekir. İçinizdeki ruhsal güç te böyledir. Kullanmanız için oradadır ancak harekete geçirmezseniz orada öylece kalır.
Eylem yasası, yapmamız gereken şeyi yapmamızın, onu yapmamak için bir neden bulmamızdan çok daha iyi olduğunu ifade eder. Eylem ve değişiklik başlangıçta sıkıntı, çaba ve enerji gerektirir. Dışarıda gerçekleştirilmekte olan muazzam bir gelişim vardır. Ancak içinizdeki gelişim olmazsa, dışarıdaki bu gelişim hiçbir şey ifade etmez. Bir kişi içinden ne düşünüyorsa öyledir. Ektiğiniz tohumlar yeşerecekler, o yüzden o tohumlar olumlu, sevgi dolu, saf, iyi ve katıksız olmalıdır. Bir avuç tohum alıp onu öylece toprağın üzerine saçmak yeterli değildir. İyi ekin istiyorsanız tohumları toprağı ekmeden önce toprağı hazırlamak, kazmak ve beslemek için zaman harcamanız gerekir. Bu, ruh için de böyledir. Birçok insan ibadet etmenin, geceleri dua etmenin, Tanrı ile sessiz birkaç dakika geçirmenin tüm yaşam boyunca onlara yeteceğini zanneder. Bu, hazırlanmamış toprağa tohumları ekip sonra da onların büyümesini ümit etmeye benzer.
Bu dünyada farkındalıkla yaşayan insanlar izin beklemezler, hangi eylemde bulunmaları gerektiğini bilir ve hissederler. Eğer kalpleri de onaylıyorsa ortaya çıkabilecek korku, kendinden kuşku ya da güvensizlik duygularına rağmen eyleme geçerler. Zihnimiz, “bekle, bunu yapamazsın, senin bu işe gücün yetmez, kendini gülünç duruma düşüreceksin, başaramayacaksın” diye fısıldar. Tüm bu sesler zihnimizden geçebilir ama biz yine de doğru bildiğimizi yaparız. Çok geçmeden, bir vakitler çok yüksek ve zorlayıcı olan bu sesler ya da hisler artık nadiren gelmeye başlarlar.
Kendi içinizde huzur ve uyumu bulmadan önce dünyada huzur ve uyumu yaratmayı bekleyemezsiniz. İşe kendinizle başlamalısınız. Koca bir meşe ağacı küçücük bir meşe palamudundan yetişir. İçimizde tüm dünyanın huzurunu taşırız. Bu yüzden onun büyümesine, gelişmesine, sonra da içimizden taşmasına ve tüm dünyaya huzur ve uyum getirmesine izin vermeliyiz. Geride durup dünyanın durumu için başkalarını suçlamayın, bunun yerine eyleme geçin, bir şeyler yapın.
Elinizde tenis raketi ve topla öylece durup tenis oynayamazsınız. Raketi kaldırıp topa vurmak ve topu filenin üstünden geçirmek zorundasınız. Bir kova alıp, onu kuyuya indirip suyla doldurup sonra da çekmezseniz kuyudan su da alamazsınız. Bir şeyler yapmalı, çaba sarf etmeli, harekete geçmelisiniz. Bir şeyin işe yarayıp yaramadığını onu denemeden bilemezsiniz, adım atmanız gerekir. Elektrik düğmesini açmazsanız, elektriğin olup olmadığını anlayamazsınız.
İnançla yaşadığınızda, bunun işe yaradığını kendinize kanıtlamak için bir şeyler yapmalısınız. Bunu ne kadar çok dener ve ne kadar işe yaradığını görürseniz, o kadar emin hale gelirsiniz. O noktada hiç tereddüt etmeden inançla adım atarsınız. Bunu yapmaya istekli olduğunuzda her şey mümkündür. Mutlak bir güvenle derin bir suya atlamadan önce yüzme yeteneğinize inancınızın olması gerekir, yoksa boğulursunuz. İnançla yaşama yeteneğinize inanmanız gerekir ki bunu gerçekleştirebilesiniz. Bu ruhsal yaşam için de böyledir. Herkes kendi içine dönüp bakmalı ve orada bulması gerekeni bulmalıdır.
Ütopik bir düşün yararlı olması için onun gerçekleşmesi gerekir. Ve bu da ancak siz ondan bahsetmeyi bırakıp, onu yaşamaya başlarsanız olabilir. “Ne fark edecek ki?” kelimesini yaşamınızdan çıkarıp atın. Boğulmakta olan birisine, kıyıdan seslenip nasıl kurtulacağını tarif etmeniz pek bir işe yaramayacaktır. Suya atlayıp yardım etmek için çaba sarf etmeniz gerekir. Bu nedenle, yenidünyayı yaratmakla ilgili bir şeyler okumanın, öğrenmenin pek faydası olmaz. Onu gerçekleştirmek için onu yaşamaya başlamanız gerekir.
Denizyıldızı
Deniz kıyısına yakın yaşayan biri sabahın ilk saatlerinde güneşin doğuşunun keyfini çıkarmak için sahile inmiş. Sahilde yerden bir şeyler alıp denize doğru atan bir genç fark etmiş. Biraz yaklaştığında bu gencin sahile vuran denizyıldızlarını denize geri attığını görmüş. Adam çocuğa yaklaşarak sormuş:
“Denizyıldızlarını neden denize geri atıyorsun?” Genç, adama şöyle cevap vermiş: “Güneş yükseldiği zaman sular geri çekiliyor. Bu denizyıldızlarını suya geri atmazsam kızgın kumların üzerinde kuruyarak ölecekler.”
Adam sorularına devam etmiş. “Bu sahil kilometrelerce uzunlukta ve burada on binlerce denizyıldızı var, ne fark edecek ki?”
Genç, adamı dinledikten sonra bir denizyıldızını daha kumların üzerinden alarak denize doğru atarken şöyle cevap vermiş:
“Bu denizyıldızı için çok şey fark etti.”
Adam, çocuğun yalnızca denizin, güneşin ve manzaranın keyfini çıkarmaya gelmeyip bir fark yaratmak istediğini anlamış ve ona katılarak bütün sabahı sahile vuran denizyıldızlarını denize atarak geçirmiş.