OCAKSUBAT2025
GUSTAV KLİMT
Gustav Klimt’in eserlerinde estetik imge olarak kadın Avusturya’nın önde gelen ressamlarından olan Gustav Klimt her tablosunda farklı sanat stillerini kullanması, dekoratif ayrıntılarda malzeme olarak altın varağı seçmesi ile kendine özgü bir sanat dili yaratmıştır. Süslü, karmaşık desenli giysilere ve geometrik ayrıntılara ek olarak figürlerine duygusal bir derinlik kazandırması ile büyülü bir atmosfer yaratmıştır. Tablolarının bir diğer özellikle de cinselliği ve romantizmi vurgulamış olmasıdır. Gustav Klimt 1862 yılında, sanatçı bir annenin ve kuyumcu, gravürcü bir babanın beş çocuğundan ikincisi olarak dünyaya geldi. Kuşkusuz, Klimt'in altına olan tutkusu ve dekoratif sanatlara olan ilgisi ailesinden besleniyordu. Kariyerine kuyumculukla başlayan ve tuvallerini altınla süslemeye devam eden Botticelli gibi Klimt de altını malzeme olarak güzelliği ve ifade ettiği sembolizm için benimsedi. Gustav, Klimt ailesinde sanatsal eğilimleri olan tek çocuk da değildi. Ernst adındaki küçük kardeşi de dekoratif ressam olarak tanındı. İlk dönem çalışmalarında daha gerçekçi bir geleneğe sahipti. Hayatının ilerleyen dönemlerinde gravürcü ve metal işçisi olan en küçük kardeşi Georg ile birlikte çalıştı. Georg 1897’de ünlü Viyana Secession binasının kapılarını yaptı. 1898’de Klimt’in Pallas Athena eserinin altın çerçevesini de yine Georg yapmıştı. Pek çok kişiyi şaşırtacak derecede, bu altın yaldızlı eserler sanatçının eserlerinin yalnızca küçük bir bölümünü oluşturur. Fransa'daki Art Nouveau'ya yakın bir sanat akımı olan Viyana Secession'un kurucu sanatçılarından biri olan Klimt, geleneksel tarzların durağanlığına isyan etti ve disiplinler arası etkileri benimsedi. Nispeten kısa süren yaşamı boyunca (55 yaşında İspanyol gribinin etkilerinden öldü) üretken oldu ve her gün çizim yaptı, tablolarının yanı sıra duvar resimleri, eskizleri ile de tanındı. 4 binden fazla çizimi günümüze ulaşmıştır. Yaptığı 200’den fazla resminin 160'tan fazlası bilinmektedir. 20. yüzyılın başında, bol miktarda altın varakla süslediği eserlerle Klimt kamuoyunun dikkatini çekti. Özellikle kadın ve erkek figürleri erotikti. Işıltılı arka planlara sahip bu görüntüler 20. yüzyıl sanatının seyrini değiştirdi. Bunlar arasında en ünlüsü, bir aşkınlık anında bedenleri altın soyutlamalara dönüşmüş bir kadın ve erkeği kucaklaşırken resmeden başyapıtı Öpücük'tü. Klimt’in özellikle altın ve gümüş yaprak kullanımındaki yüksek derecede uzmanlaşmış işçiliği göze çarpar. Klimt bu malzemeleri insan ilişkilerinin kutsal doğasını ve aşıklar arasındaki bağı vurgulamak için kullandı. 1907-08 ‘da resmettiği bu tabloda iki aşık altın renkli bir çerçeve içinde dünyadan soyutlanmış bir haldedirler. Çiçekli bir zemin üzerinde duran bu çift zeminin en uç kısmında betimlenir. Kadının ayakları neredeyse uçurumdan düşüyormuş gibi bir hareket halindedir. Figürlerin yerleşimi ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgiye gönderme yapar, öpücük imgesi ile evrensel, zamansız romantik bir aşk vizyonunu somutlaştırmış olur.