OCAKSUBAT2025
SİDE ANTİK KENTİ
Side Antik Kenti
Ege Bölgesi'nden 1990 yılında koparak, kış operasyonları için Antalya’ya gitmiştim. Her hafta gezdirdiğimiz Alman turist gruplarımız olurdu. Bu turlarımızda bir kaç haftada bir, Side otellerinde o misafirlerimizle birlikte konaklardık. Kış turlarımız bitince, Öger Tur adına yaz turizmi için Antalya’da kalmaya karar verdim. Side bölgesi Öger Tur ekibinde yer alınca, Manavgat’a yerleşmiştim. Boş günlerimde Side’ye zaman zaman uğrar çay keyfi yapardım. Bugün geçmişte olduğu gibi berrak denizi ve kumsalıyla çok turist çeken Side, o yıllarda ne yazık ki her kapanın elinde kalmıştı. Yani plansız, programsız her tarafta inşa edilmiş derme çatma pansiyonlar, her boşluğa kondurulmuş dükkanlar, kafeler ve diskolar vardı. Hele bir disko vardı ki tam limanın bir ucunu kaplamıştı. O işletmenin karanlık adamlara ait olduğu söylenirdi.
Side 2015 yılına kadar 1. derece sit alanı olarak ilan edilmişti. Bir plan dahilinde kentsel dönüşümün önünün açılabilmesi için Bakanlıkça aynı yıl 3. derece sit alanına çevrilmiş. Bu değişimle birlikte Belediye ve Bakanlık ortak çalışmalarla epey yol almışlar, ne kadar kaçak ucube yapı varsa hepsini yıkmışlar. Aynı yıl kazı çalışmalarına başlanmış. Bu sağlıklaştırma kazıları uzun sürse de, sonucunda mesafe kaydedilmiş hatta en eski dönem kalıntılarına bile ulaşılmış. Luvilerin burada olduğuna dair yazıtlar bile bulunmuş. Tarihi evler mülk sahipleri tarafından yenilenmiş ve müthiş bir Side ortaya çıkmış. Bana göre çok büyük bir başarı çalışma olmuş.
Geçen yıl Side’yi ziyaret ettiğimde, beklemediğim müthiş bir Side kentiyle karşılaştım. Kent içine artık otomobil ile girilmiyor. İsteyenler, elektrikli golf arabalarıyla ücret karşılığı limana kadar gidebiliyorlar. Kentin bütününü düşünürsek, o muhteşem çeşmenin ortaya çıkarılması ayrı bir değer olmuş. Sütunlu caddenin yürüyüşe açılmış olması, kente ayrı bir güzellik katmış. Yenilenmiş o eski evlerin yüzleri dolaşırken sizlere gülüyor. Kafeler estetik bir düzen içinde yerlerini almış. Sokaklarında, çarşısında dolaşmaktan zevk alıyorsunuz. Ve o caddelerin, evlerin, yapıların fotoğraflarını çekmekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Bugünkü haliyle Side, sizlere keyifli bir gün geçirmenizi sağlıyor.
İlk olarak bu projede her türlü engele dik duruş gösterdiği için 3 dönemdir görev yapan Belediye Başkanını, tebrik etmek gerekiyor. Çünkü oradaki işletmelerin pek çoğu rahatları bozuldu mu bozuk atan dişli insanlar. Onlara karşı mücadele etmek için mangal kadar yürek ister. Hele hele bir siyasetçinin bunu başarması daha da zordur. İkinci olarak, aynı paralelde dirayetle çalışan Turizm Bakanlığımızı da kutlamak gerekiyor.
Gelelim Side Antik Kentinin geçmişine... Şehrin Girit’ten gelen göçmenlerce MÖ 7 yüzyılda kurulduğu söyleniyor. Günümüze kadar çok değişik devletlerin egemenliğine girmiş. 6. yüzyılda Persler, 4. yüzyılda Suriyeliler hüküm sürmüş ve 2. yüzyılda Bergama Krallığı şehre egemen olmuş. Helenler, bakmışlar ki bu kentte yaşayan halk hiç anlamadıkları bir dil kullanıyorlar, kendileri gibi konuşmayan bu insanlara “barbar" adı takmışlar. Yani bu günkü anlamda bu ismi onlara vermemişler. Aksine dilleri anlaşılmadığı için vermişler.
MÖ 2 yüzyıla kadar burada Luvi dilinin de kullanıldığı ifade ediliyor. Phaselis’ten Alanya’ya kadar bütün kentleri içine alan Pamfilya Bölgesi, Yunancada, “tüm halkların ülkesi” anlamını taşıyor. Nar anlamına gelen adını Luvilerin verdiği Side, geçmişte Akdeniz’in en büyük liman kentlerinden biriymiş.
Şehrin Ana Tanrıçası Athena, Apollon da manevi babası olarak kabul edilmiş. Sideliler, Apollon’u onurlandırmak adına, kentin en uç kısmında muhteşem bir tapınak yapmışlar. Hatta arkeologlarımız, bu kentte Athena, Demeter ve Zeus için de tapınak yapıldığını dillendirmekteler. 1947 yılında de Ord. Prof. Arif Müfit Mansel ile başlayan kazı çalışmaları, bugün yılın 12 ayına yayılmış ve çok özel şekilde devam ediyor. Side tiyatrosu ve çeşmesi kalıntıları ortaya çıkarılmış. Geçmişte bu muhteşem çeşmeyi ve ana caddeyi göremiyorduk. Şehrin giriş kapısının sağında bulunan yapı arkeoloji müzesi olarak düzenlenmiş. Antik dönemde Roma hamamı olarak kullanılan bu yapının sıcaklık bölümü restore edilerek bugünkü işlevine çevrilmiş. Hamamın müzeye çevrilme işi, mühendis Ragıp ve eşi Selma Devrez tarafından yapılmış ve 1962 yılında açılmış. Arkeologların tespitine göre, şehirde 4 hamam bulunuyor.
Tiyatro
Antik dönemlerde tiyatrolar genellikle yamaçlara inşa ediliyordu. Ancak MS 2. yüzyılda inşa edilen Side tiyatrosunda tüm oturma alanları kemerlerle, beşik tonozlarla yükseltilmiş sanatsal bir platform üzerine inşa edilmiş. 15 bin oturma kapasitesine sahip tiyatronun sahne binası Diyonysos frizleriyle süslenmiş. Kazılarda bulunan bu değerli frizler günümüzde müzede sergileniyor.
1812'de İngiliz hükümeti, kraliyet donanmasına ait bir Frederikssteen adlı gemiyle Amiral F. Baufort’u Ege Akdeniz kıyı haritalarını çizmek için yolluyor. Bu amaçla geliniyor ama tüm Ege ve Akdeniz kıyısındaki tüm antik kentleri geziliyor, incelemelerde bulunuyor ve çizimler yapılıp haritalarla birlikte kraliyete sunuyor. İngiliz Amiral, Side antik kentine de uğruyor ve incelemeleri sonucunda tiyatroyu, şehrin giriş kapısını ve Tike Tapınağını detaylı bir şekilde notlarına ekliyor. Daha da ileri giderek eğer buralarda kazılar yapılırsa, çok değerli eserlere ulaşılacağını ifade ediyor. Avrupa'da bu açıklamalar sonrası pek çok tarihçi bölgeye üşüşüyor. İşte bu Amiral’in bilgileri ışığında Knidos ve Bodrum antik kentleri kazılarak tümüyle birlikte İngiltere’ye götürülüyor.
Arkeolojik kazılar, 1974 yılında kazı başkanı Prof. Mansel’in ölümüyle, rahmetli Jale İnan hocamız kazı işini ele alıyor. Uzun yıllardan beri süren kazı çalışmalarını bugün Prof. Dr. Feriştah Alanyalı yürütmekte... Sayın hocamızın bir konuşmasında enteresan bir bilgiye ulaştım. Her antik kentte bir tane olan “İhtiyarlar Meclisi” Side’nin her mahallesinde bulunuyormuş. Hatta buradaki meclislerinin üst meclisi de varmış. Ve onun kendine ait Agora’da apayrı bir binası bulunmaktaymış.
George Bean gibi Arif Mansel hocamız da şehirde ki büyük bir yangından sonra 10. yüzyılda halkın kenti terk edip Antalya’ya göç ettiğini söylemekte...
MÖ 7. yüzyılda Giritli göçmenler tarafından kurulduğu bilinen bu kentten kimler gelip geçmemiş ki: Önce Lidyalılar, Persler, ardından büyük İskender’le birlikte gelen Helenler. Sonrası mı? Ta Bergama’dan kalkıp buralara gelen Bergamalılar, bu kenti sahiplenmişler. Refah günlerinden sonra korsanların istilasına uğrayan kent, her türlü kanunsuzluğun mekanı olmuş ve keyifsiz günler geçirmiş. Hatta bölgenin en büyük esir pazarı burada kurulmuş. Daha sonra Romalı General Pompeius, Akdeniz’i temizlediği gibi bu kenti de korsanlardan temizleyip huzura kavuşturmuş. Kent, MS 2. ve 3. yüzyılda en parlak devrini yaşar ve bölgenin önemli ticaret merkezi hüviyetine ulaşır. Yani Roma döneminde özellikle ticaret, sanat ve kültürel açıdan gelişen Side'de bu süreçte büyük ve muhteşem tapınaklar tiyatrolar, hamamlar inşa eedilmiş. İşte onlardan birisi Roma Çeşmesidir.
O muhteşem çeşme
Hemen şehrin girişinde 50 metre uzunluğunda bulunan Side Roma Çeşmesi, “Pamfilya bölgesinin en büyük çeşmesidir” diyebiliriz. Üç katlı olması nedeniyle halk onu "9 Çeşme” olarak anmış. Öndeki 3 nişten havuza her zaman gürül gürül su akmaktaymış. Çeşme mitolojik tanrı ve tanrıçalara ait heykellerle süslenmiş. Çalışmalar sonucu bulunan bu eserlerden çoğu Side Müzesi'nde sergileniyor. Bugünlerde harıl harıl çalışan arkeologlarımız çeşmenin bütün sütunlarını dikerek tamamlamaya çalışıyorlar.
Kazı başkanı Profesör Alanyalı’nın son günlerinde basına verdiği demeçlerden öğrendiğimize göre çeşmeden ilerde sularının akıtılabileceğini ifade etmesi sevindirici. Buradaki çeşme, işlevinden çok kentin şatafatını, anıtsallığını temsil ediyor. Aslında Perge’de de böyle büyük bir çeşme var ama Side daha büyüğünü inşa etmiş. Sizler, buna rekabet mi kıskançlık mı ne dersiniz bilemem ama bazen kıskançlıklar, böyle muhteşem eserlerin doğmasına da sebep oluyor. Antik dönemde suyunu Manavgat’ın içinden akan Melas ırmağından almış ve su kemerleriyle şehre taşınmış. Side halkı, kentlerinin deniz ticaret merkezi olması itibariyle, bahar aylarında başlayan deniz ticaretini bir bayramla kutluyorlarmış. Bu kutlamalarda Ana tanrıça olarak da Athena ön plandaymış. Tören, bu devasa çeşme önünde başlar, insanlar gruplar halinde danslar ederek ve şarkılar söyleyerek limana yürürlermiş. Apollon tapınağına ulaşınca da halk, ilahilerle coşarmış. Tören görevlileri olarak, şehrin ileri gelenleri ve Roma neokorları öncelikliymiş.
Kentin merkezinde kare planlı bir Ticaret Agorası bulunuyor. Hemen onun orta yerinde bereketin, şansın tanrıçasına adanmış güzel bir sütunlu tapınak var. Eser iki metre yükseklikte bir podyumun üzerine inşa edilmiş. Bu tanrıça ise Tike imiş. Kendisi şansın ve bereketin sembolünü ifade eden sevilen bir tanrıçadır. Bu kült fikri Seleukoslar, zamanında Side’ye getirildiği söyleniyor. Onunla ilgili en muhteşem heykel, Düzce’de bulunup İstanbul müzesinde sergilenmektedir. İstanbul müzesinde gördüğüm o muhteşem Tike heykelini, yazıp yayınlamıştım. Çünkü dünyada görebileceğiz nadir eserlerden biridir.
Müzenin hemen yanı başında bulunan şehir giriş kapısında çeşmeye dönüştürülmüş Roma İmparatoru Vespasianius’a adanan bir anıt monte edilmiş. Söylendiğine göre, başka yerde bulunan bu anıt sonradan kapının yanına getirilip çeşmeye çevrilmiş.
Apollon Tapınağı
Side'de akla gelen ilk eserlerden birisi de Apollon Tapınağı. Kentin denizle buluştuğu en uç noktasında inşa edilen bu görkemli tapınak önünde gün batımında fotoğraf çektirmek bir ayrıcalık. Müziğin, güneşin patronu sayılan bu tapınak Apollon’a ithaf edilmiş. İyi de yapmışlar. Onu görmeden kimse şehri terk etmiyor.
Side, yıllardır berrak sularıyla, harika plajlarıyla Manavgat ilçemizin en önemli turizm merkezi. Şelalesiyle ünlü Manavgat, size antik ismi Melas olan Manavgat nehrinde saatler süren bir tekne gezisi yapma olanağı da sunuyor.
Ne keyifli turlarımız olmuş halen selamlaştığımız kaptanlarımız var. Onların o günlerde gruplarımız için yaptıkları hizmetleri unutamam. Güzel kumsalların olduğu bu bölgede en kaliteli otellerde konaklama yapılabilir. Bu bilgilere ek olarak vermek istiyorum, Side antik kentin büyüklüğü yani kapladığı alan 800x350 metre büyüklüğündedir.
Kısacası Side, sizlere antik kenti, kumsalı, deniziyle unutulmayacak bir tatil sunacaktır. Gidip görmenizi tavsiye ederim.