KASIM ARALIK 2025 Türkiye derinleşen sorunlar yumağı içinde debelenirken, yoksul kesimler yaşam mücadelesi giderek dayanılmaz bir hal aldı. Yalnız onlar mı, sanayici ve iş insanları da isyanlarda... Çünkü işlerini yürütemiyorlar... Ülkenin her yanı yangın yeri ve biz siz değerli okurlarımızı "Güzel İzmir"in gündemi ile biraz ferahlatmak, güzellikler ve iyiliklere odaklanan yeni bir sayı ile buluşturmak için çabalıyoruz. Bakalım yılın son sayısında neler var?
NEVŞAH İLE GÜÇLÜ KADINLARNEVŞAH İLE GÜÇLÜ KADINLARKadim öğretilerden modern bilince, mimarlıktan insan potansiyeline uzanan benzersiz bir yolculuğun adı: Nevşah. Onu sadece bir yazar ya da bir eğitmen olarak tanımlamak mümkün değil; çünkü Nevşah Fidan Karamehmet, kendi hayatının mimarisini çok erken yaşta inşa etmeye başlamış, zihnin iç alanlarında ustalaşmış ve ardından aynı ustalığı binlerce kadının yaşamına da taşımayı seçmiş bir bilgelik taşıyıcısı. ‘‘Gerçek bir usta, çaba göstermeden duygularının efendisi, paranın hâkimi, hayatının lideri olabilendir’’ derken kastettiği şey tam olarak bu: insanın kendini bilmesi ve kendine hâkim olabilmesi.
KEMANCININ OTELİKEMANCININ OTELİMehmet Culum’un yeni romanı Ege’nin geçmişine ve yöresel tarihine ışık tutan Mehmet Culum'un, yeni kitabı “Kemancının Oteli” ile bir kez daha okurlarıyla buluştu. Culum’un roman formatındaki yedinci eseri, Çeşme–Ilıca’nın geçmişinden esinlenen etkileyici bir hikâyeyi gün yüzüne çıkarıyor.
ŞEHİR TİYATROSUŞEHİR TİYATROSUİzmir Şehir Tiyatroları sezonu yeni sahnesinde açtı İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, sezonu yeni sahnesi Karşıyaka Hikmet Şimşek Sanat Merkezi’nde seyircisiyle birlikte açtı. “Çok Tuhaf Soruşturma” oyunu yine tam not aldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İzBBŞT), 2025-2026 tiyatro sezonunu yeni sahnesinde açtı. İzBBŞT Karşıyaka Hikmet Şimşek Sahnesi’nde gerçekleşen “Çok Tuhaf Soruşturma” oyununun gösterimiyle sezona “merhaba” diyen Şehir Tiyatrolarını seyircisi yalnız bırakmadı. Oyun kapalı gişe sahnelendi. Karşıyakalı tiyatroseverlerin doldurduğu salonda Şehir Tiyatroları oyuncularının performansı sık sık alkışlarla kesildi. “Kendinizi sanatsız, bizi seyircisiz bırakmayın” Gösterimin ardından tüm tiyatro emekçileri ile sahneye çıkarak seyirciye seslenen İzBBŞT Genel Sanat Yönetmeni Levent Üzümcü, “İzmir Şehir Tiyatroları olarak Karşıyaka’da, sizlerle birlikte yeni sahnemizde sezonu açmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. İzmir Şehir Tiyatroları’nda görev alan yüzü aşkın sanat emekçisi olarak, her akşam tiyatroyu sizlere ulaştırabilmek için didiniyoruz. Sizlerden tek bir ricamız var; lütfen kendinizi sanatsız, bizleri de seyircisiz bırakmayın” dedi. Çok Tuhaf Soruşturma Türkiye’deki adalet sisteminin işleyişindeki çarpıklıklar üzerine Ferhan Şensoy’un yazdığı, Harun Özer’in yönettiği oyunda bir hata sonucu hapishaneye düşen üç arkadaşın başından geçenler anlatılıyor. Oyunda Ayhan Anıl, Bahadır Buyruk, Burak Budak, Mustafa Can Yılmaz, Okan Kam, Candaş Yılancı rol alıyor. Işık tasarımını Kaan Burmaoğlu, sahne tasarımını Anıl Işık, giysileri Deniz Bilgili yaptı.
İZMİR BUZ PİSTİİZMİR BUZ PİSTİİzmir’in buz pisti yeni döneme hazır İzmir Büyükşehir Belediyesi Buz Sporları Salonu, yeni sezon kapsamında 13 Ekim’de kapılarını açtı. Her yaş ve kesimden İzmirliye hizmet eden salona ilgi yine çok yoğun... Bornova Aşık Veysel Rekreasyon Alanı’nda hizmet veren İzmir Büyükşehir Belediyesi Buz Sporları Salonu 13 Ekim’de yeni sezonu açtı. İzmirlilerin buz sporlarını tanıması ve ilgisinin artması amacıyla düzenlenen ücretsiz halk seansları yeni dönemde de sürüyor. Ücretli seanslarda ise fiyatlar bu yıl da aynı... Tesiste ayrıca özel dersler ve buz pateni kursları da veriliyor. Yurttaşlar salondan İzmirim Kart veya kredi kartı ile faydalanıyor.
DİJİTAL OKURYAZARLIKDİJİTAL OKURYAZARLIKTÜRK ÜNİVERSİTELİ KADINLAR DERNEĞİ İZMİR ŞUBESİNDEN DİJİTAL OKURYAZARLIK EĞİTİMLERİ BAŞLIYOR TÜKD İzmir Şubesi, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) tarafından desteklenen “Cinsiyet Eşitliği için Güçlü Sivil Alan” projesi kapsamında yeni bir eğitim serisi başlatıyor. Bu kapsamda düzenlenecek “Dijital Okuryazarlık Eğitimleri”, üyelerinin dijital dünyada güvenle ve etkin biçimde yer almasını, teknolojiye erişim ve kullanım becerilerinin artırılmasını hedefliyor. Projenin ilk eğitimi, 3 Kasım 2025 Pazartesi günü, saat 16.00-18.00 arasında Swiss Efes Oteli’nde gerçekleştirilecek. Eğitim dizisi, alanında uzman eğitmenler tarafından yürütülerek, katılımcılara dijital güvenlik, sosyal medya yönetimi, çevrimiçi işbirliği araçları ve yapay zekâ uygulamaları gibi güncel konularda bilgi sunacak. Kadınların okuryazarlıkta ve kız çocuklarının okullaşma oranında yüzde yüz düzeyine ulaştığı; kadınların eşit, aktif ve özgür yurttaşlar olarak toplumun her alanında katılımcı olduğu, karar mekanizmalarında değişimin öncüsü haline geldiği çağdaş, laik ve demokratik bir toplum düzenine ulaşmak, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği’nin vizyonudur. TÜKD İzmir Şubesi de tüm çalışmalarını bu vizyona ulaşmak için çalışmalarını sürdürmektedir.
BOŞNAKYA Ayın MekanıBOŞNAKYABoşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.
FİLİBELİ HAN Ayın MekanıFİLİBELİ HANFilibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.
GÜL KEBAP Ayın MekanıGÜL KEBAPİşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.
KÖKLER ÖZKUNT AİLESİKÖKLER ÖZKUNT AİLESİİsmail Özkunt’un adı, tarihi İzmir evlerinde Bir sokak ki, 1920’lerin Karşıyaka’sını aynen yaşamak mümkün. 100 yılı devirmiş evler, yöresindeki çok katlılara aldırmadan omuz omuza yükseliyor. Orada bir cumhuriyet ailesinin izi, emeği, mücadelesi var. Hiçbir şey sadece kitaplarda ya da fotoğraflarda kalmamış. Karşıyaka’nın ilk Milli Eğitim Müdürü, Cumhuriyet ve Ankara İlkokulu’nun kurucusu, 15 binden fazla öğrenci yetiştirmiş İsmail Özkunt da sanki hâlâ orada yaşıyor. Zübeyde Hanım Caddesi’ndeki 77 numaralı pembe evde eşyaların kendisi şöyle dursun, yerleri bile değiştirilmemiş. Özkuntlar, diğer iki aile evini de “kendi imkânlarıyla” bugüne taşımış ve gelecek kuşaklar adına koruyor.
DOĞAL YAŞAM PARKIDOĞAL YAŞAM PARKIDoğal Yaşam Parkı’nda kış saati başlıyor Her gün binlerce ziyaretçiyi ağırlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi Doğal Yaşam Parkı, kış mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte ziyaret saatlerinde değişikliğe gidiyor. Pazartesi günleri hariç hafta içi 09.00 -17.00, hafta sonu ise 09.00-18.00 saatleri arasında ziyarete açık olan park, tek saat uygulamasına geçti. Buna göre yurttaşlar Doğal Yaşam Parkı’nı haftanın 6 günü 09.00-16.00 saatleri arasında ziyaret edebilecek. Saat 16.00’da kapılarını kapatacak olan Park'tan 18.30’a kadar çıkılması gerekiyor.
BİR KOKU BİN UYARIBİR KOKU BİN UYARIBir koku, bin uyarı! 2025 sonunda gezegenin sağlık karnesi İzmir Körfezi’nden Okyanuslara: Dünya sular altında alarm veriyor Çevre açısından 2025 yılı, iç açıcı haberlerle kapanmıyor. Türkiye’nin iki önemli deniz havzası İzmir Körfezi ve Marmara Denizi artık kendi ekolojik sınırlarını zorluyor. Körfez’de geçen yıl kirlilik nedeniyle ortaya çıkan kötü koku, bu yıl yeniden kenti sardı. Yağışların ardından denizin renginin kahverengiye dönmesi, oksijenin azaldığını ve ekosistemin alarm verdiğini gösteriyor. Marmara’da durum daha da vahim. Denizin derinliklerinde yeniden müsilaj (deniz salyası) belirtileri gözleniyor. Artan sıcaklıklar ve kirlilik yükü, balık popülasyonlarını hızla azaltıyor. Uzmanlara göre Marmara, artık yarı ölü bir iç deniz konumuna doğru ilerliyor. Bu tablo, yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın genel çevre sağlığının da küçük bir yansıması niteliğinde. Çünkü 2025’te yayımlanan uluslararası raporlar, gezegenin tamamında ekolojik dengelerin tehlikeli biçimde bozulduğunu ortaya koyuyor. Dokuz sınırdan yedisi aşıldı Almanya merkezli Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü (PIK) tarafından açıklanan 2025 Gezegensel Sağlık Raporu, insanlığın artık dünyanın dokuz ekolojik sınırından yedisini aştığını belgeledi. Bu sınırlar, gezegenin “yaşanabilirlik eşiği” olarak kabul ediliyor. Ancak raporun en çarpıcı sonucu, okyanusların da artık bu sınırı geçememesi. PIK verilerine göre okyanus asitlenmesi, ilk kez “kritik eşiği” aştı. Bu, deniz yaşamı için bir dönüm noktası anlamına geliyor. Bilim insanları, özellikle fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma ve endüstriyel kirliliğin bu sürecin başlıca nedenleri olduğunu belirtiyor. Okyanuslar, yeryüzünün yüzde 71’ini kaplıyor ve iklimin dengesini sağlayan en önemli sistemlerden biri. Ancak Potsdam raporu, bu “gezegenin sessiz koruyucusunun” artık alarm verdiğini söylüyor. Sanayi devriminden bu yana okyanus yüzeyinin pH değeri 0,1 birim düştü, bu da asit oranında yüzde 30 ila yüzde 40 artış anlamına geliyor. Soğuk su mercanları, tropik resifler ve Arktik deniz yaşamı büyük risk altında. Fosil yakıtlardan yayılan karbondioksit, deniz suyuna karıştığında karbonik aside dönüşüyor; bu da mercanlar, kabuklular ve planktonlar için hayati olan kalsiyum karbonat üretimini azaltıyor. Bu zincirleme etki, midye, istiridye gibi canlıları doğrudan, somon ve balina gibi türleri dolaylı olarak etkiliyor. Sonuçta bu, insan gıda güvenliği ve kıyı ekonomileri için de büyük bir tehdit haline geliyor. Türkiye’nin denizleri de aynı hikâyeyi anlatıyor Ege’nin incisi İzmir Körfezi’nde yaşanan koku ve renk değişimi, Marmara’daki oksijensiz bölgeler ve Karadeniz’de artan balık ölümleri aslında küresel raporların sahadaki yansımaları. Körfezde atık su arıtma sistemlerinin yetersizliği, kentleşme baskısı ve deniz suyundaki sıcaklık artışı birleşince, oksijen seviyesi hızla düşüyor. Marmara’da ise azot-fosfor kirliliği ve yoğun gemi trafiği, denizin kendini yenileme kapasitesini tüketiyor. Tüm bu veriler, “gezegenin sınırları” kavramının artık yalnızca bilimsel bir tartışma değil, gözle görülür bir gerçeklik olduğunu kanıtlıyor.
102. YIL KUTLAMASI102. YIL KUTLAMASIROTARY BÖLGE FEDERASYONU’NDAN CUMHURİYET’İN 102. YILINDA COŞKU DOLU KUTLAMALAR İzmir’den Bursa’ya, Salihli’den tüm Ege’ye: Cumhuriyet’in 102. yılı coşku, gurur ve birlik içinde kutlandı. Cumhuriyet’in 102. yılı, Rotary Bölge 2440 Federasyonu’na bağlı kulüplerin önderliğinde, İzmir’den Bursa’ya, Salihli’den tüm Ege’ye yayılan büyük bir coşkuyla kutlandı. Rotary kulüpleri, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi olan birlik, çağdaşlık ve toplumsal hizmet ruhunu, düzenledikleri görkemli balolar ve anlamlı etkinliklerle yeniden yaşattılar.
LUDOVIC ROUSSEL İLE SÖYLEŞİLUDOVIC ROUSSEL İLE SÖYLEŞİİzmir Özel Saint Joseph Lisesi’nin yeni müdürü Ludovic Roussel: “Saint Joseph, yaşam kültürü odaklı bir eğitim kurumudur!” İzmir Özel Saint Joseph Lisesi, kentin, tarihi hayli gerilere giden eğitim kurumlarımızdan birisi. Okulun geçmişi 1880 yılına değin dayanıyor. İzmir Özel Saint Joseph Lisesi, kentin olduğu kadar Türkiye’nin, 1880 yılından bu yana köklü sanat, siyaset ve iş dünyasında başarılara imza atmış pek çok adı mezun etmiş bir eğitim kurumu. Ludovic Roussel, Okulun yeni müdürü olarak 2025/2026 öğrenim yılında göreve başladı. Kendisiyle, lisenin dünü, bugünü ve yarını üzerine keyifli bir söyleşi yaptık.
FOLKART ARSAFOLKART ARSA Folkart, ‘villa imarlı arsa’ satışına başlıyor Folkart güvenilir bir iş modeli geliştirerek, bağımsız parsellerde, villa imarlı arsaları satışa sunacak. Arsa sahipleri, mimari bütünlüğün sağlanması için çizimleri ve planı Folkart tarafından yapılmış konutları ‘çelik villa’ ya da ‘betonarme villa’ olarak yaptırabilecek. Folkart villaların imalatları için, tüketicileri, güvenilir, alanında tecrübeli, anlaşmalı firmalara yönlendirecek. Süreç Folkart denetiminde ilerleyecek. İsteyen arsa sahipleri, ‘ortak mimari’ dile uygunluk amacı taşıyan, hayallerindeki konutu kendileri inşa edebilecekler.
ESİAD 4. YATIRIM ZİRVESİESİAD 4. YATIRIM ZİRVESİESİAD 4. YATIRIM ZİRVESİ STRATEJİK SEKTÖRLERE ODAKLANDI Ege, savunma ve havacılıkta güçlü oyuncu olabilir Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) tarafından düzenlenen 4. Yatırım Zirvesi, “Savunma ve Havacılık Sanayii” ana temasıyla yatırım ve finans dünyası ile karar vericileri İzmir’de bir araya getirdi. Zirvede, yüksek teknolojiye, ileri mühendisliğe ve yoğun AR-GE’ye dayanan savunma ve havacılık sektörünün, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik gücü açısından stratejik önemi masaya yatırıldı. Ayrıca, zirvenin ana omurgasını oluşturan birleşme ve satın almalar, halka arz, sermaye piyasası işlemleri ve alternatif finansman imkanları dahil olmak üzere iş dünyasının finansal öncelikleri ve küresel eğilimler geniş bir perspektifte değerlendirildi.
GASTRONOMİ TARİHİ 2GASTRONOMİ TARİHİ 2Prof. Dr. Özge Samancı: "Sanayi devrimi, modernleşmeyle birlikte bolluk ve kolaylık sağlarken aynı zamanda doğallıktan uzaklaşma ve gıdayla kurulan ilişkinin zayıflaması anlamına da gelir." Bir önceki sayımızda, Özyeğin Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü’nden Prof. Dr. Özge Samancı ile gastronomi tarihi konuşmaya başlamıştık. Hatırlarsanız derya deniz bir konu olduğu için 2 bölüm olarak yayınlayalım demiştik. Bu sayıda, gastronomi tarihine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
URLA BAĞ YOLUURLA BAĞ YOLUURLA BAĞ YOLU dünya çapında sesini duyurma yolculuğuna ve ünlenmeye devam ediyor Türkiye’nin en köklü bağcılık merkezlerinden biri olan ve dünya çapında bilinen kültürel bir rota haline gelen Urla Bağ Yolu’nu, Urla Bağ Yolu Derneği Başkanı Reha Öğünlü ile konuştuk.
ZEYTİN KADINZEYTİN KADINAyvalık Setur Marina’da, şehre gelenleri Ayvalıkzade’nin terasından selamlıyor: Ayvalık’ın Yeni Sembolü Zeytin Kadın Heykeli Demir sac, kızıl bir ateşle yumuşar; ardından ustanın örs üzerindeki darbeleriyle adeta yeniden yaşam bulur. Her vuruşta, çekiç sesleri metale verilen ritmi ve hayatı simgeler. Atılan her darbe, sanatçının ruhundan çıkan bir imza değil midir? Sıcak dövme bu yüzden yalnızca bir teknik değil, aynı zamanda duyguların ve hayallerin somutlaşmasıdır. İşte heykeltıraş Muhittin Karakuş, sıcak dövme tekniğiyle üç ay süren, zorlu ama keyifli bir çalışmanın sonunda, 1000 derece ateşin ve çekiç darbelerinin eşliğinde “Zeytin Kadın” heykelini tamamladı. Zeytin Kadın heykeli aralarında şair, yazar, gazeteci ve tiyatro oyuncusu Sunay Akın gibi isimlerin de yer aldığı ziyaretçilerle dolup taşıyor.
GİZEM ARMAĞAN VE BAŞARILARIGİZEM ARMAĞAN VE BAŞARILARIKahramanın Sonsuz Yolculuğu Bu ay Kafe Kariyer’de konuğum, ilham veren bir kadın girişimci: Gizem Armağan. Onunla sohbet ederken, Joseph Campbell’in “Kahramanın Sonsuz Yolculuğu” kitabında anlattığı evreleri düşündüm. Campbell, sıradan bir insanın kahramana dönüşme sürecini aşamalarla anlatır; kahraman, bildiği dünyadan ayrılır, bilinmeyen bir maceraya atılır, zorluklarla karşılaşır, mücadele eder, dönüşür ve sonunda kazandığı deneyimlerle yeniden kendi dünyasına döner. Gizem Hanım’ın hikâyesi de tam olarak böyle bir yolculuk… Genç yaşta dilini öğrenmek için cesaretle başka bir ülkeye yola çıkıyor. Kısıtlı imkânlarla gittiği İngiltere’de azim, emek ve cesaretle zorlu koşulları aşarak bugün hâlâ varlığını sürdüren Fransız restoranlarını kuruyor. Ardından, tıpkı Campbell’in tanımladığı gibi, edindiği deneyim ve bilgileriyle kendi ülkesine dönüyor. Şimdi bu döngü yeniden başlıyor. Gizem Armağan, İngiltere’den getirdiği birikim ve tecrübelerle yeni bir yolculuğa çıkıyor; bu kez İzmir Urla’da, kendi hikâyesinin yeni bir sayfasını açıyor. Yolculuğunun bu yeni aşamasında, hem girişimcilik serüvenini hem de hayatın içinden öğrendiklerini dinlemek üzere kendisiyle keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
RAHMİ KOÇ MÜZESİRAHMİ KOÇ MÜZESİRahmi M. Koç Müzesi’nde zamanda yolculuk Rahmi M. Koç Müzesi, sadece bir araç olmaktan çıkarak sanat eserine dönüşen saatlerin köklü geçmişine, zengin tarihine ve arkasındaki mühendislik dehasına tanıklık etmek isteyenleri bekliyor. 1994 yılından bu yana sanayi, ulaşım ve iletişim tarihinin mirasını yaşatan Türkiye’nin ilk ve tek sanayi müzesi Rahmi M. Koç Müzesi, eşsiz saat koleksiyonuyla ziyaretçileri zamanda bir yolculuğa çıkarıyor. Rahmi M. Koç Müzesi’nin Sanayi Caddesi adlı bölümünde 19. yüzyıla ait dükkan canlandırmaları yer alıyor, bunlardan biri de “Dakik Saat”. Bu nostaljik saatçi, her çeşit saat tamirinin yapılabildiği bir dükkan şeklinde tasarlanmış. Müzede, güneş saatlerinden duvar saatlerine, deniz kronometrelerinden pusula ve termometrenin bir arada bulunduğu kombine saatlere, kum saatlerinden taşınabilir güneş saatlerine dek her türlü saati bulmak mümkün.
PINAR ERGUN VE AYAKKABILARPINAR ERGUN VE AYAKKABILAR“Moda tasarımında Türkiye’nin adının öne çıkması zor görünüyor” Londra’da atölye açan İzmirli tasarımcı Pınar Ergun: “Ülke olarak böyle bir çabamız yok” Dokuz Eylül Üniversitesi GSF Moda Tasarım Bölümü mezunu Tasarımcı İzmirli Pınar Ergun, İstanbul’dan taşındığı Londra’da kendi atölyesini açtı. Pınar Ergun ile tasarımcılığını, Türkiye’nin tasarımdaki yerini konuştuk.
ÖZLEM TEZCAN DERTSİZÖZLEM TEZCAN DERTSİZŞiirin ve çocukların kalbinde yolculuk Özlem Tezcan Dertsiz 1972 yılında Edirne’de doğan Özlem Tezcan Dertsiz, hem yetişkinler için kaleme aldığı derinlikli şiirleriyle hem de çocuklar için yazdığı canlı, hayal gücü yüksek hikâyeleriyle çağdaş Türk edebiyatının dikkat çeken isimlerinden biridir. Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olduktan sonra uzun yıllar boyunca öğretmenlik yapan Dertsiz, dilin gücünü yalnızca dersliklerde değil, satır aralarında da yeniden kurmayı başarmıştır. Şiirlerinde duygusal yoğunluk, sessiz bir isyan ve içsel bir yolculuk hissi öne çıkar. “Varlık”, “Akatalpa”, “Dize”, “Kum” ve “Bahçe” gibi dergilerde yayımlanan şiirleri; insanın iç dünyasındaki karmaşayı sade ama etkileyici imgelerle anlatır. 2000 yılında Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’ne layık görülmesi, onun edebiyat sahnesindeki güçlü yerini erkenden belirlemiştir. Eserlerinde çoğu zaman doğa, kadın, yalnızlık ve umut gibi temalar incelikle işlenir. Şiir dili, hem liriktir hem de sessiz bir felsefi derinlik taşır. Özlem Tezcan Dertsiz yalnızca bir şair değil; çocuklara hikâye anlatmanın büyüsünü de keşfetmiş bir yazardır. Çılgın Sokak Dedektifleri, Ateş Alfabesi ve Sus Şarkıları gibi kitaplarında, çocukların hayal gücünü beslerken aynı zamanda empati, merak ve adalet duygusunu da ön plana çıkarır. Bu yönüyle o, hem bir şairin duyarlılığını hem bir öğretmenin sabrını hem de bir çocuğun içtenliğini bir araya getiren özel bir kalemdir. Bugün İzmir’de yaşamını sürdüren Özlem Tezcan Dertsiz, şiiri ve edebiyatı bir direniş biçimi olarak gören yazarlardandır. Onun dizelerinde ve satırlarında, “güz” kadar dingin, “ateş” kadar tutkulu, “sus” kadar anlamlı bir ses yankılanır.
JAPON KİNTSUGİ SANATIJAPON KİNTSUGİ SANATIJaponya'da onarım geleneği olarak Kintsugi Sanatı Kırılan bir cam eşyanın, bir sürahinin, bir rakı bardağının, bir şarap karafının ardından üzülmeyen yoktur. Hele değerli ise, ya da hediye edilmişse, bir anısı varsa ya da takım bozuldu diye bir daha yerine aynısını koymak imkansızsa… Büyüklerimiz bu gibi durumlarda bizi teselli etmek için şans getirir, uğur getirir derler. Bazıları da kırılan bir eşyayı evde tutmayı uğursuzluk sayar. Kimileri kırılan bir şey oldu mu, evin üzerinde çok nazar varmış, nazar çıktı olarak bu tatsız olaydan teselli bulurlar. Böyle inançlar mutlu hissettirir. Çünkü kırılan bir şeyi toparlayıp tekrar bir araya getirmenin veya satın almanın imkânı yoktur. Bir de kırılan bir şey uğursuzluk getirmesin diye üçe tamamlama olayı vardır. Bu gibi inanışlar kültürden kültüre değişir. Herkesin başından bu tür olaylar geçmiştir. İnsan sessizlikle yıkılır, küçük bir biblonun kırılışıyla parçalanır. Susarsınız, ağlamaz, bağırmazsınız, boğazınıza oturan düğümü de, içinizde biriken kırgınlığı da taşımaya razı olursunuz, günler geçer, haftalar geçer, unutmazsınız. Çünkü kaybın gerçek yüzü, bu küçük eşyanın masumluğunda saklıdır. ve bizler kırık parçaların arasında o parçanın ardından bir yas tutmuş gibi oluruz. Sanki o küçük biblo yok olurken bizi de götürmüştür yanında… öyle bir his içinde, bir burukluk, boğazımızda bir düğüm. Eminim ki, sizin de içinde saklı anılar nedeniyle atmaya kıyamadığınız kırık objeleriniz vardır. Japonlar bu sorunu çözmüşler. Kırılan bir eşyanın parçalarını yapıştırma işlemini sanata çevirmişler. Bu sanatın adı Kintsugi. Kırık çömlekleri urushi cila ile onarma ve kırık çatlaklarını altın veya gümüş tozu ile doldurarak icra ettikleri Japon sanatı. Urushi cilası, urushi ağacının doğal reçinesinden elde edilen bir ağaç özü. 7000 yıldan uzun süredir rafine edilmiş, oldukça değerli bir malzeme. Bu organik malzemeyi güçlü bir yapıştırıcı olarak kullanıyorlar. Urushi ağacı Doğu ve Güneydoğu Asya’nın muson bölgelerinde yaşıyor. Ağaç, zarar gördüğünde kendini iyileştirme mekanizması olarak reçine üretiyor ve bu reçine ona koruyucu özelliğini kazandırıyor. Eskiden sadece onarım amaçlı kullanılan bu yöntem sanat olarak adlandırılmıyordu. Önemli olan eşyayı tekrar kullanılır hale getirmekti. Ancak günümüzde kintsugi hem felsefe hem de sanat olarak yeniden keşfedildi. Amaç kırığı gizlemektense, kırığı altınla veya gümüşle aydınlatmaktı. Japonların genellikle bir zanaat olarak gördükleri kintsugi, dünyanın diğer yerlerinde bir dönüşüm hikayesi olarak görüldü.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.