Yaşandıkça keyif veren bir kentin
okundukça keyif veren dergisi.
ANA SAYFA
REKLAM
Abone
İLETİŞİM
YAZARLAR
Yayın Kurulu
Sonbaharı karşılarken
Ayse Perin (Tatari)
Kent, insan ve umut
Avram Ventura
Vazgeçerek özgürleşmek
Gülhan Berkman Yakar
Canevi
Günter Soydanbay
Bir İngiliz gezginin anıları
Pınar Tekeş
Kendimiz olmak ve uyku ilişkisi
Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Başarısızlık yanılsaması
Dr. Zeki Hozer
Daron Acemoğlu
Zekeriya Şimşek
Şehri okumak: İzmir kitapları
İzmir Life
YAZARLAR
Yayın Kurulu
Sonbaharı karşılarken
Ayse Perin (Tatari)
Kent, insan ve umut
Avram Ventura
Vazgeçerek özgürleşmek
Gülhan Berkman Yakar
Canevi
Günter Soydanbay
Bir İngiliz gezginin anıları
Pınar Tekeş
Kendimiz olmak ve uyku ilişkisi
Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Başarısızlık yanılsaması
Dr. Zeki Hozer
Daron Acemoğlu
Zekeriya Şimşek
Şehri okumak: İzmir kitapları
Geri
İleri
KASIM ARALIK 2024
Bu yılın son sayısında ülkemizde kötülük fırtınaları sürerken kente gelen sonbaharesintilerinde birkaç iyilik önerileri sunmak istedik. Bu sayımız kültür sanat ağırlıklı gelişti. Umarız ki kentteki etkinliklere katılmak size de iyi gelecek...
SONBAHARI KARŞILAMAK
Yaz sıcaklarını ve tatili geride bırakıp çalışma hayatının yoğunluğuna dönmek gözünüzde büyümesin. Doğanın kendini kapattığı bir mevsimde sağlıklı ve eğlenceli bir yaşam sürdürmek mümkün! Belki bir sahil kasabasında belki bir Karadeniz turunda ya da yurt dışında yaptığımız keşiflerde, belki de olduğumuz yerde sıcaklarla boğuşup, yaşamın zorluklarını törpüleyerek koskoca bir yaz mevsimi geçirdik. Bu nispeten sakin geçen dönemden sonra yoğun çalışma temposuna alışmanın zorluğundan dem vuranlar için öneriler hazırladık. İş yerinde nasıl verim artırabileceğinizden sonbahara özel beslenme önerilerine ve mükemmel bir gün geçirmenin sırlarına kadar her şeyi bulabileceğiniz bir dosya sizlerle.
EN İYİ İŞVEREN
KOÇ HOLDİNG, ‘DÜNYANIN EN İYİ İŞVERENLERİ’ LİSTESİNDE TÜRKİYE'NİN BİR NUMARASI Türkiye’nin en köklü şirketler Topluluğu olan Koç Holding, iş ve ekonomi dünyasının önde gelen yayınlarından ABD merkezli Forbes’un her yıl açıkladığı ‘Dünyanın En İyi İşverenleri’ listesinde ülkemizi başarıyla temsil etmeye devam ediyor. Koç Holding, bu küresel listede sekizinci kez üst üste Türkiye’nin bir numaralı işvereni oldu. 8 yıldır aralıksız olarak ‘Dünyanın En İyi İşverenleri’ arasında gösterilmekten gurur duyduklarını belirten Koç Holding İnsan Kaynakları Direktörü Umut Günal, “Çalışma arkadaşlarımızı dijital yetkinliklerle donatarak geleceğin rollerine hazırlayabilmek için sürekli öğrenme kültürünü teşvik ediyor, sayısız gelişim programı yürütüyoruz. Sadece çalışma arkadaşlarımızı değil ailelerini de kapsayan sosyal yaşam ve bütünsel sağlık programlarına kadar pek çok inisiyatifi devreye alıyoruz” dedi. 59 ülkede yaklaşık 140 bin çalışanıyla Türkiye’nin en köklü şirketler Topluluğu olan Koç Holding, iş ve ekonomi dünyasının önde gelen yayınlarından ABD merkezli Forbes’un her yıl açıkladığı ‘Dünyanın En İyi İşverenleri’ listesinde sekiz yıldır üst üste Türkiye’nin bir numaralı işvereni olarak ülkemizi başarıyla temsil ediyor. Koç Holding, dünya genelinde ise 118’inci en iyi işveren seçildi.
GÖDENCE KÖYÜNDE ORTAKLAŞMANIN BAŞARILARI
Gödence'de ortaklaşmanın başarıları sürüyor Türkiye yakın tarihinde, tarım ve kırsal köy kooperatifçiliğine mükemmel bir örnek… Gödence Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'nin tarihsel gelişimi ve başarılarını yönetim kurulu başkanı Çağatay Özcan Kokulu anlattı.
SEYFİ BEY
Bazen hüzün bazen mutluluk İşte karşınızda “Seyfi Bey” Televizyon prodüktörü ve editörü Armağan Çağlayan, otuz yıl önce mesleğine Huysuz Show’un metin yazarı olarak başladığı Seyfi Dursunoğlu’nu, “Seyfi Bey” adlı oyunla sahnede yaşatıyor. Proje tasarımı Çağlayan’a, rejisi Celal Kadri Kınoğlu’na ait olan ve prömiyeri 24 Ekim 2024’te İstanbul’da yapılan oyun, 23 ve 24 Aralık’ta İzmir’de sahnelenecek. “Karışık duygular içindeyim” diyen Çağlayan, bir de müjde veriyor: “Seyfi Bey’in Ulusal Film’e bağışladığı dekor ve kostümleriyle bir Huysuz Virjin müzesi açılacak çok yakında.”
RÜSTEMOĞLU CEMAL'İN TUHAF HİKAYESİ
İzBBŞT Genel Sanat Yönetmeni Levent Üzümcü: "İzmir’de tekrar sahneye çıkmak benim için ayrı bir onur" Yurdundan edilen küçük insanların hikayesini tarihsel bir gerçeklik ile ören; bizlerin öyküsünü sahneye taşıyan ‘Rüstemoğlu Cemal’in Tuhaf Hikayesi’ni Tiyatrocu İzBBŞT Genel Sanat Yönetmeni Levent Üzümcü ile konuştuk. İzmir’de son günlerde tüm tiyatroseverlerin hep bir ağızdan konuştuğu tek bir oyun var desek yalan olmayacak. Biletleri satışa çıkar çıkmaz tükenen, hepimizin bir şekilde ortak olduğu bir hikayeyi, Girit’ten başlatıp yanı başımızda Ayvalık’ta bitiren ‘Rüstemoğlu Cemal’in Tuhaf Hikayesi’nden bahsediyorum. İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İzBBŞT) yeni sezon açılış oyunu olan ‘Rüstemoğlu Cemal’in Tuhaf Hikayesi’ni oyuncusuyla; yani İzBBŞT Genel Sanat Yönetmeni Levent Üzümcü ile konuştuk. Üzümcü, ‘Bu oyunun hikayesini Girit’te anlatsanız Tuzla’dan gelmiş bir Boşnak, İzmir’de anlattığınızda da Varna’dan gelmiş bir Türk ağlayacaktır’ diyor…
KARBON NÖTR
Philip Morris Türkiye’nin “Karbon Nötr” Yolculuğu İklim değişikliğinin etkileri tüm dünyada hissedilirken, Philip Morris Türkiye’nin İzmir Torbalı’daki üretim tesisi, direkt operasyonlarında (Kapsam 1 ve Kapsam 2) Kazakistan, Filipinler ve Güney Afrika üretim tesisleri ile birlikte “Karbon Nötr” sertifikası almaya hak kazandı. İzmir’deki fabrikasında 11 milyon dolarlık yenilenebilir enerji ve buna bağlı tesis yatırımı gerçekleştiren ve yaklaşık 3 bin 500 hanenin yıllık enerji ihtiyacına denk elektriği güneş panelleriyle üreten Philip Morris Türkiye, 2040 yılına kadar da tüm değer zincirinde (Kapsam 3) net sıfır emisyona erişmeyi hedefliyor. Dünyada ve Türkiye’de aciliyeti her geçen gün artan iklim krizine karşı alınması gereken önlemlerin artık hayati bir önemde olduğunun altını çizen Philip Morris Türkiye Kurumsal İlişkiler Direktörü Zeynep Güney Altıntaş, “Hem dünyada hem de Türkiye’de tırmanan bu kriz karşısında, sürdürülebilirlik konusundaki kararlılığın önemi giderek artıyor. Torbalı tesisimiz, Kapsam 1 ve Kapsam 2’de Karbon Nötr sertifikası almaya hak kazanmıştır. Bundan sonraki hedefimiz 2040 yılına kadar tüm değer zincirinde net sıfır emisyona ulaşmak. Bu başarı kurumsal bir kilometre taşı olmanın ötesinde, iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki kararlılığın bir kanıtıdır” ifadelerini kullandı.
İŞ BANKASI ULUSLARARASI ATATÜRK KONFERANSI
İş Bankası’nın Uluslararası Atatürk Konferansı Türkiye İş Bankası’nın, 100. kuruluş yıldönümü vesilesiyle düzenlediği “Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış” başlıklı uluslararası konferansı Apple’ın kurucularından Steve Wozniak ve Nobel Ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar’ın konuşmalarıyla sona erdi. Apple’ın kurucularından bilgisayar bilimcisi Steve Wozniak, konferansta “Yeni Çağı Anlamak” konulu konuşmasında, artık her alanda büyük etkiye sahip teknolojideki gelişmelerle dünyanın sürekli bir değişim içinde olduğunu söyledi. Birçok şirketin CEO’sunun teknoloji çağında bu değişimi yönetmeye çalışırken aynı zamanda şirkete para kazandırmakla meşgul olduğunu ifade eden Wozniak, “Bugünkü süreçle yarın belki başka bir yöne gidilecek. Teknolojideki değişimle birlikte dünyada kültürel değişiklikler oluyor. Halka açık şirketlerin sahipleri aslında hisse sahipleri… Hisse sahipleri de ‘hissemiz yükselsin’ istiyorlar. O yüzden CEO üzerinde çok büyük baskı var. Ama Yönetim Kurulu, ‘gelecekte şöyle yapmalıyız, böyle yapmalıyız’ diyebilir ve yeni teknolojilere bakabilir. Bunu CDO’lar (Chief Destructive Officer-Baş Yıkım Yöneticisi) ile yapabilirler. CDO’lar CEO’ya bağlı olmamalı” diye konuştu. Steve Wozniak, yapay zekâyla ilgili değerlendirmelerini paylaşırken de şunları söyledi: “Ben yapay zekânın y’sine inanıyorum. Yapay zekânın bir zekâsı yok. Aslında bir beyin inşa etmeye çalışıyoruz. Bir beyni bir devre gibi kurmayı yeterince bilmiyoruz. Yapay zekâ, buna bir cevap getiriyor. Başkasının sesini taklit ediyor, bazen olmayan şeyleri aktarıyor, uyduruyor. O zaman yapay zekânın ürettiklerinin doğru olduğunu nasıl bileceğiz? Yapay zekaya güvenmek zor. Gerçekten çok dikkatli olmamız gereken bir araç. Burada nihai sonuç insandan gelmeli. “ Girişimcilikle ilgili değerlendirmelerini de aktaran Wozniak, neredeyse her girişimcinin başkasının işine yarayan bir şey üretmeye çalıştığını söyleyerek, “Genel talebe karşın o ürettikleri şey işe yarıyor mu? Bu çok önemli… Bir şirket kurmak için sadece girişimci olmak yetmiyor. Pazarlamayı da bilmeniz, çok iyi bir mühendisle çalışmanız gerekiyor. Eğer bu alanlarda iyi isimlerle çalışmıyorsanız o işe girişmeyin. ‘Benim arkadaşlarım var, o işi kotarırım’ diyerek o sulara atlamayın. Profesyonel düşünmek etmek lazım” yorumunu yaptı. Aziz Sancar: “Kızlarımızı mutlaka okutmalı, çocuklarımıza erken yaşlarda deney yapmayı öğretmeliyiz” Sancar, kendisinin Nobel ödülü kazandığı yıl, Çin’in de ilk defa bilimsel bir konuda Nobel ödülü aldığını belirterek, 1970’lere kadar bilim alanında Türkiye’nin Çin’den ileri olduğunu; şu anda ise Çin’in ABD’nin önüne geçtiğini aktardı. Prof. Dr. Sancar, özellikle geniş Türk dünyasına yönelik olarak, bilimsel çalışmaların nasıl yürütülmesi gerektiğine ilişkin şu tavsiyeleri paylaştı: “Temel bilimi bilmek çok önemli. Temel bilim olmadan uygulamalı bilimi alıp kopyalayarak önderlik yapamayız. Erkekler kadar kızlarımızı da mutlaka okutmalıyız. Çocuklarımıza çok erken yaşlarda deney yapmayı öğretmeliyiz. Din ve bilim karıştırılmaz. Bunları tamamen ayrı tutmalıyız. Liyakata dayalı fırsat yaratmak çok önemli. Her şeyin likayata bağlı olması gerekir. Son olarak bilim yapan insanlara ‘Şunu yap, bunu yap’ demeyeceksiniz. Gerçek bilim insanları adanmış insanlardır. Bir şeyi merak eder, onu çözmek isterler, ne para ne şöhret beklerler. Bu gibi insanları rahat bırakın. ‘Şunu çöz bunu çöz’ demeyin.”
YANIK YURT SERGİSİ
Yanık Yurt ‘Yanık Yurt - Kurtuluş Savaşı’nda İzmir ve Batı Anadolu Yangınları’ sergisi, İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’nde ziyarete açıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Sanat Dairesi Başkanlığı, Kent Arşivi ve Müzeler Şube Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen serginin küratörlüğünü Aybala Yentürk ve Nejat Yentürk üstleniyor. Projenin Genel Koordinatörlüğü ise Kent Arşivi ve Müzeler Şube Müdürü Dr. Serhan Kemal Saygı tarafından sağlandı. ‘Yanık Yurt - Kurtuluş Savaşı’nda İzmir ve Batı Anadolu Yangınları’ sergisi, 20 Haziran 2025 tarihine kadar ücretsiz bir şekilde ziyarete açık olacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin imkânları ve APİKAM personelinin emeğiyle meydana getirilen sergi koku duyusuyla da hissediliyor. Ayrıca sesli rehber hizmetiyle Türkçe ve İngilizce anlatım, ziyaretçiye zengin bir deneyim alanı sunuyor.
KÖKLER DİZİSİ UZ AİLESİ
Türk siyaset, ekonomi ve belediyecilik hayatına damga vuran bir isimle taçlanan Uz Ailesi Babası kendisinden sonra Buldan’ın müftüsü olarak onu görmek istiyordu. Behçet Uz için ise küçük bir yörede kalıp, din adamı olmak kâbustan farksızdı. O, hayallerini büyük şehir üzerine kuruyor, doktor olmaya hevesleniyordu. Tabii çocuk yaşta çok daha fazlasını yapacağını tahmin etmiyordu… Oysa İzmir Belediye Başkanı olup Uluslararası İzmir Fuarı’nın temelini atacak, ardından bakanlığa soyunup içinde Yassıada günleri de olan Türk siyaset tarihinin en önemli devirlerine tanıklık edecekti. Türkiye'nin geleceğe yönelik ilk sağlık planlaması onun zamanında yapılacak, ilk çocuk hastanesi kurulacak, hiç bilinmezken serbest ekonomi konuşulmaya başlanacak, yine ilk kez onun döneminde ithalat ve ihracat rejimleri belirlenecekti. Veremle Mücadele Cemiyetlerinin yaygınlaşmasında, semt pazarları kurulması ve yeşil alanların artırılmasında yine onun adı olacaktı da, tarihe en çok kişilik özellikleriyle geçecekti. Uzlaştırmacı tavrı, soyadına bile ilham olacaktı. Atatürk; İsmet İnönü ile Celal Bayar'ı sık sık bir araya getirdiği ve küskünleri barıştırdığı için kendisine UZ soyadı verecekti. Ve yıllar sonra oğlu Ethem Uz, babasından dinlediği hikayeleri bizimle paylaşacaktı...
E-ÇÖP DAĞLARI
Dünyanın sonu için yeni senaryo: E-çöp! Doymak bilmeyen bir iştahla e-çöp tsunamisi yaratıyoruz Geride kalan ekim ayında peş peşe iki günde dünyanın geleceği için önemli mevzular dile getirildi. Uluslararası E-Atık Günü 14 Ekim’de, Dünya Gıda Günü de 16 Ekim’de binlerce etkinlikle gündeme geldi. Gıda günü ve sorunlarını başka bir yazıda kullanacağız. Dünyanın sonu için yeni bir senaryo olan “e-atık” denerek kibarca söylenen ama gerçekte e-çöp’ten başka bir şey olmayan bu gün vesilesiyle mevzuya şöyle bir girelim. Elektronik atıklar, plastikler, toksik kimyasallar ve ağır metaller içerir; bunlar doğru şekilde yönetilmediğinde toprak, hava ve su kirliliğine yol açıyor. E-atık üretimindeki en hızlı artışın temel nedeni, insanların teknolojik cihazlara sahip olma konusundaki doymak bilmez ihtiyacı. Birleşmiş Milletler, kendimizi içinde bulduğumuz kritik durumu tanımlamak için “e-atık tsunamisi” ifadesini ortaya attı. Elektronik atık veya e-atık, günümüz küreselleşmiş dünyasında bir “saatli bomba” olarak kabul ediliyor. Terim, istenmeyen, çalışmayan veya “kullanım ömürlerinin” sonuna ulaşmş elektronik cihazları kapsıyor. E-atıkların çevresel etkisini analiz eden Cenevre Çevre Ağı’na göre, elektronik cihazların üretiminde kullanılan elementler ve malzemeler gezegenimiz için inanılmaz derecede zararlıdır. Özellikle yılın daha sıcak aylarında bir çöplüğe atılır atılmaz, toprağa karışmaya bırakılırlar. Bu süreç boyunca yıllar geçebilir. Çevre üzerindeki en büyük olumsuz etkilerden biri, kurşun, kadmiyum ve berilyum gibi toksik bileşiklerin havaya salınmasıdır. Bundan sonra, zehirli maddelerin yeraltı suyuna sızma şansı vardır ve hem suda yaşayan hem de karada yaşayan türleri etkileyebilirler. E-atıklar çöplüklere sağlam bir şekilde ulaştığında, çevredeki toprak cıva, kadmiyum ve kurşun gibi tehlikeli maddelerle kirlenir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, e-atıklara maruz kalmak, erken doğum gibi olumsuz sonuçları, akciğer fonksiyonlarında değişiklikler ve solunum sorunları gibi olumsuz sağlık etkilerine neden olur. Ve bu zorluklar her geçen gün daha da ortaya çıkmaktadır. E-atıkların uygun şekilde toplanması ve geri dönüştürülmesi çevreyi ve insan sağlığını korumak bir zorunluluktur.
İZMİR KÖRFEZİ UMUTSUZ VAKA MI?
İzmir Körfezi artık umutsuz vaka mı? İzmir'in varlık nedeni olan Körfez, adeta ölüm kalım savaşı veriyor. Kirlilik gözle görülüyor. Balık ölümleri, nefes almayı bile zorlaştıran kötü koku tehlikenin büyüklüğünü ortaya koyuyor. Peki, Körfez neden bu halde? 40 yıldır aranan uygulanan çözümler neden kalıcı çare olmadı? Münir Koçaslan ve Yusuf Saygı “Körfez” belgeseli ile nedenlere, niçinlere ve keşkelere yanıt aradı. Kim nerede hata yaptı? Sorumlusu kim? Yerel yönetim ve hükümet nasıl rol oynadı? Ankara olup bitene seyirci mi kaldı? Belediyenin gücü bu işin altından tek başına kalkmaya yeter mi? Körfez’de iktidar-muhalefet çatışması var mı? Körfez yeniden hayat bulur mu? Ne yapmalı, nereden başlanmalı? İzmir Büyükşehir Belediye Başkanları Burhan Özfatura, Yüksel Çakmur, Aziz Kocaoğlu, Tunç Soyer ve Cemil Tugay anlattı. Merak edilen sorular, geçmişe ve geleceğe ışık tutacak “Körfez” belgeselinde cevap buldu. Yapılan belgesel çalışması ile kentin belleğinde yer oluşturacak, tarihi nitelikli bir araştırma ortaya çıktı. Belgesel izleme linki: https://www.youtube.com/watch?v=43JjSCtrjCM
RAHMİ KOÇ MÜZESİ
Rahmi M. Koç Müzesi çevre duyarlı sanata kapılarını açtı 30. kuruluş yıldönümünü kutlayan Rahmi M. Koç Müzesi, “Sanat ve Dönüşüm” sergisine sahne oluyor. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü ve Arçelik Back2Life Sürdürülebilir Sanat Atölyesi iş birliğiyle gerçekleştirilen sergi, atık malzemelerden hayat bulan heykellerden oluşuyor. Rahmi M. Koç Müzesi, 30. yılına özel olarak hazırladığı “Sanat ve Dönüşüm” sergisiyle sürdürülebilirlik ve sanatı bir araya getiriyor. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü ve Arçelik’in Back2Life Sürdürülebilir Sanat Atölyesi’nin iş birliğiyle gerçekleştirilen sergi, 22 Ekim Salı günü kapılarını açtı. Serginin ana temasını, endüstriyel ve elektronik atıkların sanatın dönüştürücü gücüyle yeniden yorumlanması oluşturuyor. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı ve aynı zamanda Heykel Bölüm Başkanı olan Prof. Rahmi Atalay, serginin, sürdürülebilirliğin sanatsal ifade ve toplumsal bir değer taşıdığını vurguluyor. Prof. Atalay, “Sergideki eserler, izleyicilere işlevini yitirmiş malzemelerin estetik potansiyelini keşfetme imkânı sunarken, insan ve doğa arasındaki bağı sorgulatan güçlü bir mesaj veriyor” dedi. Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı Fatih Kemal Ebiçlioğlu serginin endüstriyel atıklara sürdürülebilir odaklı tasarımlarla hayat veren eserlerle yeni bir bakış açısı getirdiğine dikkat çekti ve şöyle konuştu: “Sergi, dönüşümün sadece çevresel bir zorunluluk değil, aynı zamanda sanatsal bir ifade ve toplumsal değer olduğunu vurguluyor. Koç Topluluğu olarak, sürdürülebilirlik yaklaşımımıza yeni boyut kazandıran bu sergiye katkıda bulunmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Endüstriyel ve kültürel mirasımızın önemli örneklerinin yer aldığı Rahmi Koç Müzesi’nin 30. kuruluş yıl dönümünde sanatın ve sanayinin güçlerinin birleşimiyle kıymetli bir sergi ortaya çıktı”
ÇEVRECİ DUBALAR
UNDP, “denizin akciğerleri”nin korunmasına destek oluyor Ayvalık Adaları Tabiat Parkı’na yeni yerleştirilen 50 adet tekne bağlama şamandırası, yerel deniz çayırlarını istilacı deniz üzümünden koruyor. Deniz üzümü masum görünmekle birlikte, Akdeniz’de yerel biyoçeşitliliği bozan istilacı bir tür. Oksijen üretme ve dostane su altı yaşam alanları yaratma kabiliyeti nedeniyle “denizin akciğerleri” olarak bilinen Neptün deniz çayırları için de özel bir tehdit oluşturuyor. Tekne çapaları deniz tabanında sürüklenirken yerel deniz çayırlarını parçaladığında, deniz üzümü bu boşalan yerlere yerleşiyor. Bu tehdide karşı Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) bugün, çok çeşitli istilacı yabancı türlerle mücadele etmek için tasarlanmış geniş kapsamlı bir alan yönetim planı kapsamında, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı’na kurulan 50 adet tonozlu şamandıradan oluşan beş tonluk sistemi resmen hizmete soktu. Tekne sahipleri artık deniz çayırlarına çapa atmak yerine teknelerini şamandıralara bağlayarak demirlemeye teşvik ediliyor. UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, “Sağlıklı ekosistemler, deniz üzümü gibi istilacı türler tarafından bozulabilen ve bozulması halinde feci sonuçlara yol açabilen hassas bir dengeye sahip. Ayvalık’taki ve diğer denizel alanlardaki çabalarımızın amacı, doğal dengeyi sürdürülebilir bir şekilde yeniden sağlamak” dedi. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü Kadir Çokçetin, “Bu tekne bağlama sistemi, denizel biyoçeşitliliğin korunması ve deniz turizminin çevresel sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından model bir uygulama niteliğindedir. Bu yeni sistemin kullanımı ile alandaki deniz çayırı tahribatının yüzde 50 oranında azaltılmasını hedefliyoruz” dedi.
ÇEKÜL'DEN ÇAĞRI
ÇEKÜL'den sürdürülebilir turizm çağrısı Çevre ve Kültürel Değerleri Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL), Dünya Turizm Günü kapsamında, sektörün tüm paydaşlarına sürdürülebilir turizm çağrısı yaptı. ÇEKÜL Vakfı, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: "Turizm, ekonomik büyüme için önemli bir sektör olsa da, kontrolsüz ve plansız bir şekilde yapıldığında, doğal ve kültürel mirasımıza ciddi zararlar verebiliyor. Tarihi kentlerimizdeki aşırı kalabalık, doğal alanlardaki tahribat ve kültürel kimliğin kaybolması gibi sorunlar, sürdürülebilir turizmin önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Dünya Turizm Günü’nde, tüm paydaşları sürdürülebilir turizm için harekete geçmeye davet ediyoruz." Yaptığı çağrıyla, turizmin sadece ekonomik bir faaliyet değil, aynı zamanda toplumsal ve çevresel bir sorumluluk olduğunu bir kez daha hatırlatan vakıf, sürdürülebilir turizm modelinin benimsenmesiyle, hem kültürel mirasımızın korunacağı hem de turizmin uzun vadede ülke ekonomisine daha yüksek katma değer sağlayacağı görüşünde. Kontrolsüz ve plansız turizm zarar veriyor Açıklamada, kontrolsüz ve plansız turizm faaliyetlerinin doğal ve kültürel değerlere zarar verdiğine dikkat çekilerek “Kimlikli kentlerimiz, doğasıyla birlikte korunduğunda ancak geleceğe taşınabilir. Plansız turizm nedeniyle yaşanan aşırı yoğunluk, bazı kültür havzalarımızın dokusunun bozulmasına neden oluyor. Tüm paydaşlar sürdürülebilir turizm ilkelerini gözetmeli. Turizm sosyal ve kültürel yapıya doğrudan etki eder. Bu nedenle popülist yaklaşımlardan uzak durulmalı ve uzun vadeli sürdürülebilir planlamalarla Anadolu’nun zengin mirası korunmalıdır” değerlendirmesi yapıldı.
100 BİN SAKIZ
Çeşme’de hedef 100 bin sakız ağacı Çeşme Belediyesi ve S.S. Çeşmeköy Tarımsal Kalkınma Kooperatifi iş birliği ile yürütülen "Sakız Ağacım Çeşme" projesi ile 5 yıl içinde 100 bin sakız ağacı toprakla buluşturulacak. “Sakız Ağacım Çeşme” Çeşme Sakız Ağacı Ağaçlandırma Projesi Tanıtım Toplantısı Alaçatı Sakızlar Mevkii’ndeki Sakız Ağacı Bahçesi’nde gerçekleştirildi. Toplantıda yaptığı konuşmada sakız ağacının sadece Çeşme’ye değil; ülkemize de büyük bir değer katacağına dikkat çeken Çeşme Belediye Başkanvekili Banu Ayhan, “İlaçtan kozmetiğe, ekonomiden çevreye verdiği katkıya kadar her alanda önemli bir rol oynayan bu kadim değer, yüksek katma değerli farmakolojik ve kozmetik ürünler üretilmesi ile de bölgemiz için yeni bir ekonomik kapı açacak. Ülkemizin ithal ettiği damla sakızını kendi topraklarımızda üreterek, böylece hem yerel hem de ulusal ekonomiye katkıda bulunacağız. 2025 yılına kadar 20 bin sakız ağacını toprakla buluşturacağız ve 5 yıl içinde bu rakamı 100 bine çıkaracağız. Sadece 20 bin sakız ağacı dikildiğinde 5 yılın sonunda yılda yaklaşık 2 ton damla sakızı elde ediyor olacağız” diye konuştu. Toplantıda daha sonra, Sakız Ağacım Çeşme Proje Koordinatörü Hasan Ege Tütüncüoğlu, “Sakız Ağacım Çeşme” Çeşme Sakız Ağacı Ağaçlandırma Projesi sunumunu gerçekleştirdi.
GENÇLERE BİR CANEVİ
Gençlere bir CANEVİ Birlik olmaya, dayanışmaya, çok ihtiyacımız olan bu günlerde, medyada okuduklarımız, verilen haberler, yaşadıklarımız, ne yazık ki; bizi bizden uzaklaştıracak türden deneyimler… Her yerde toplumsal bir çürüme ve çöküşten söz edilirken, gelecek için karanlık tablolar çizilirken nasıl aydınlık bir gelecek yaratacağız? Bu ülkede hepimizin artık güzel şeyler duymaya ve deneyimleyemeye ihtiyacı var diye düşünüyorum. O nedenle de umudu yeşerten, elini taşın altına koyarak geleceğimizin resmini güzelleştirdiğine inandığım, sivil toplum hareketlerine Kafe Kariyer’de yer açıyorum. Bu kez konuğum; çok eski, çok değerli, güzel kalpli arkadaşım Gülin Bostan… Kendisi; bir sosyal girişimci, Canevi’nin kurucusu ve Lideri… İzmir’de “Canevi Yaşam Atölyesi”ni kurarak, gençlerin bugünlerine ve geleceklerine katkı sağlayacak çalışmalara öncülük ediyor. Büyük özveri, emek ve gönülle, yaklaşık üç yıldır devam eden güzel bir oluşum bu… Ucundan kıyısından da olsa destek vermek, tanıklık etmek, benim için de çok keyifli oluyor. Tanıklığa sizleri de davet etmek için söyleşimize başlıyoruz…
DİDEM SERÇİN
Didem Serçin: "Sanata bakışımı iki kelime ile ifade etmek gerekirse "doku ve renk" olarak özetleyebilirim" "Resimlerimde farklı katmanlarda fırça, spatül dokunuşlarıyla doku ve derinlik kazandırarak iki boyuttan çok boyuta çıkmak, başka bir deyişle tuvalin iki boyutu çerçevesinin dışına çıkmak beni daha da özgürleştiriyor" diyen İzmirli ressam Didem Serçin ile Güzelbahçe'deki atölyesinde keyifli bir sohbet yaptık.
DOĞUNUN MONA LİSA'SI
Doğu’nun Mona Lisa’sı Antik dönemlerden bu yana süregelen bir sanat dalı da mozaik sanatıdır. Tabii o dönemlerde bu işi yapmak oldukça zordu. Mozaik sanatı ilk etapta taş, pişmiş toprak, fayans, cam gibi maddelerin ufalanması ile başlıyor. Ardından kireç, kum ya da tuğla tozundan edilen bir harcın üzerine belirli bir motif oluşturularak bu küçük parçaların dizilmesi ile bir resim veya figür meydana geliyor. Ortaya çıkan bir resimdir, ancak kullanılan malzeme farklıdır. Gaziantep şehrinde yer alan Zeugma Mozaik Müzesi bu alanda çok iyi örnekler sunuyor. Zeugma mozaiklerinin bulunması ile ülkemizde tanınmaya başlıyor. Özellikle “Çingene Kızı” mozaiği ile Türkiye’de mozaik sanatı ivme kazanıyor.
ÇİLER NAZİFE KOŞAR
Sus(a)mayan bir yazar: Çiler Nazife Koşar İzmir’de büyümüş, İzmirli ile yaşamış, derdini dert, mutluluğunu mutluluk edinmiş, daha fazla ne yapabilirim diye gece gündüz çalışmış hem mesleki hem insani gelişimi için şartlarını zorlamış bir hukuk insanı; Çiler Nazife Koşar. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesinden sonra, kendi ofisini kurarak mesleğe başlamış, özel hukuk alanındaki çalışmalarının ardından Ceza Hukuku ve Ekonomik Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri alanına yönelmiş, 1998 yılında Türk Hukuk Enstitüsü Izmir Şubesi’ni kurmuş ve iki dönem başkanlığını yürütmüş. 1999 yılında 232 şehit ailesini temsilen, Abdullah Öcalan İmralı yargılamasına müdahil avukat olarak katılmış, bu davanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sürecinde şehit ailelerini temsil ile görevlendirilmiş ve bu görevi başarı ile yerine getirmiş. Çiler Nazife Koşar, soğuk mahkeme koridorlarında işini en iyi şekilde yaparken, bir yandan da insan öykülerini yüreğine kazımış, aklının bir köşesine yazmış onları. Çocukların, kadınların, mazlumların yaşadığı her acı her keder onun insan yönünde yaralar açmış, sessiz çığlıkları biriktirmiş içinde. Ve zamanı gelince, ruhunda takınlar oluşturmaya başlayınca yaşadıkları “Sus(a)madıklarım” adlı bir kitaba dönüşmüş. “Ömrümü ömürlerine kattım, yaşamlarına benden ömürlük bir iz bıraktım” dediği kitabındaki çığlık öylesine yankı yapmış ki, kısa sürede ikinci baskıya ulamış. Yazmanın, paylaşmanın edebiyatın hem kendine hem de okuruna iyi geldiğini fark edince “Nar Mevsimi” adeta nar bereketiyle gelmiş. Beş ayda beşinci baskısına ulaşan kitap en çok satılanlar listesine girmeyi başarmış. Şimdi tüm bunların hikayesini kendisinden dinleyelim…
ROTHKO
Rothko Russell Crowe, Aaron Taylor-Johnson ve Michael Stuhlbarg'la birlikte 'Rothko'da başrolde Sanatı koruma mücadelesi her zamankinden daha önemli. Sam Taylor-Johnson'ın yönettiği yeni film, bir kadının babası ressam Rothko'nun mirasını korumak için verdiği gerçek hayattaki mücadelesinin etrafında dönüyor. Yönetmen Taylor-Johnson yaptığı açıklamada, "Rothko sadece büyük sanatçı hakkında bir film değil, aynı zamanda doğru ile yanlış hakkında zamansız bir hikaye. Bu, Kate Rothko'nun babasına ihanet eden ve sanat eserlerini çalan yozlaşmış adamlardan tabloları koruma yolculuğu; bu, babasının mirasını yok etmek için her şeyi deneyen güç sahibi adamlarla hesaplaşmadır" diyerek tanıtıyor filmi.
E-DERGİ
İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2024 sayısında neler vardı göz atın!