KASIM2021 Ayse Perin (Tatari)
Paul Klee
Paul Klee Uzun zamandır en çok sevdiğim işe çok zaman ayıramamıştım. Şimdilerde hayat fırsat tanıdı ve nihayet sevdiğim işe, çizgilerle anlatımın dünyasına girdim. Resim diyebilirim genel olarak yaptığım işe. Eğer yaşasaydı ya da ben eğer onun yaşadığı dönemde yaşamış olsaydım belki de Bauhaus’ta onun öğrencisi olurdum. Ya da işi daha da ileriye götürüp en yakın arkadaşı olan Kandinsky yerine belki de ben olurdum. Bu sözlerim narsist ya da megaloman bir kişiliğim olduğu anlamına gelmesin, sadece varmak istediğim noktanın yolculuğuna özenmek anlamında düşünülmelidir. Kendimi bildim bileli Klee’yi kendime yakın hissettim. Onu anlamaya çalıştım. Belki de önceleri onu daha tanımadan benzer resimler yapmaya çalıştım. Paul Klee, Alman kökenli İsviçreli ressamdır(1879-1940).İlk olarak oryantalizmi öğrendi. Kendisine özgü tarzı ile dışavurumculuk, kübizm, gerçeküstücülük gibi pek çok akımda etkili oldu. Renk teorisi hakkında çok fazla tecrübe sahibiydi ve bunları yazdı... Çalışmaları, ressamın çocuksu perspektifini, mizah anlayışını, kişisel hislerini, inançlarını ve müzikselliğini yansıttı. Klee ve Rus ressam arkadaşı Wassily Kandinsky, Bauhause okulunda eğitmenlik yapmaları ile ünlendiler. Klee, yeni sanat akımlarını kendine ait bakış açısı ile yorumlamış, metotları ve teknikleri olağan dışı yaratıcı bir sanatçıydı. Sulu boya, mürekkep, pastel, gravür gibi pek çok farklı araç kullanarak eserlerini üretti. Bazen tek bir tabloda da birleştirdi... Resimlerini, tuval, çuval bezi, mukavva, metal folyo, duvar kâğıdı, gazete kâğıdı gibi malzemelerin üzerine yaptı. Sprey, bıçak, dökme, cam, sulu boya ile karıştırılmış yağ ya da mürekkep ile karıştırılmış sulu boya gibi karışık araçlar ile çalıştı. Tek renkliden çok renkliye farklı türlerde renk paletleri kullandı. Eserlerinde, çocuksu, kırılgan bir kalite vardı ve bu yüzden küçük boyutluydular. Çoğunlukla geometrik formlarımı kullanan ressam bu formlar dışında harflerden, sayılardan, oklardan da faydalandı. Bazı çalışmaları tamamen soyuttu... Pek çok tablosu ve isimleri ressamın mizah anlayışını ve ruhsal durumunu yansıttı. Şiirsellik, müzik, hayaller ve bazen de notalar Mısır hiyeroglifleri gibi semboller kullandı. Çok iyi müzisyendi. Orkestrada keman çalardı. Müzik eleştirmenliği yapmıştı. Rainer Maria Rilke, Klee hakkında “Eğer bana onun keman çaldığını söylemeseydiniz bile eserlerini gördükten sonra bunu tahmin edebilirdim “dedi. Weimar ve Dessau’daki Bauhaus’da öğretmenlik yaptı; Düsseldorf akademisinde profesör olarak çalıştı... “Doğa Savurgandır-Sanatçı Tutumlu Olmalı... Tıpkı insan gibi resmin de bir iskeleti, kasları ve derisi vardır. Resmin kendine has bir anatomisi olduğu söylenebilir. Konusu ‘çıplak insan’ olan bir resim, insan anatomisi açısından değil, resim anatomisi açısından biçimlendirilir. Yapılacak resim için önce resmin yapısını belirten bir karkas kurulur. Bunun ötesinde ne yapacağı sanatçıya kalmış bir şeydir. Kimi zaman bu karkasın uyandıracağı sanat etkisi, bitmiş resminkinden daha şiddetlidir. Doğa, savurgandır: Sanatçıya gelince, o sonuna kadar tutumlu olmak zorundadır. Doğa kimi zaman bir kargaşaya yol açacak denli konuşkandır; sanatçıya düşen ise susmayı bilmektir. Başarı için önemli olan, bitmiş bir örneği göz önünde tutmaksızın işe başlamaktır. Çalıştığı sırada resmin neresini oluşturuyorsa, kendisini bütün varlığı ile oraya vermeyi bilmeli. Bütünün etkisini kısıtlamamak için ayrıntılara gitmemeli... Bütünlüğe erişebilmek için hesaplı ve tutumlu olmak zorundayız. Kimi zaman yapıtlarım ilkelmiş tesiri bırakıyorsa, bu ‘ilkellik’ işi basitleştirme yolundaki disiplinli tutumdan kaynaklanır. Demek ki bu ilkellik, tutumluluktur yalnızca, yani bu uğraşın en temel bilgisidir. Başka deyişle gerçek ilkelliğin tam tersidir. Natüralist çalışmalarımın verdiği taze güçle yine o en eski alanıma, ruhsal doğaçlamalara dönmek yürekliliğini gösterebilirim, belli belirsiz bir doğa izleniminin etkisiyle içimden geldiğince biçimlendirmek yürekliliğini... Gecenin koyu karanlığında bile çizgiye dönüşebilecek olan yaşantıları not edebilirim. Bir yeniden yaratma imkânı açılıyor; yalnızlığa düşme korkusu ile yeterince yararlanılamayan bir olanak”...(Bauhaus Derslerinden, Temmuz 1922) Çocukluğundan başlayarak en küçük çizime kadar arşivlediği resimlerinin sayısı sekiz bini aşmıştır Klee’nin dünyası karşıtlıklardan oluşur. Kaos-kozmos, şeytansal-tanrısal, ölüm-yaşam vb. gibi. Karşıt güçler düşman güçler değil, eşzamanlı var olan güçlerdir Düşüncelerini en yetkin örneği Bach ve Mozart’ın müziğinde bulmuştur. Resimleri ince matematiksel bir hesaba dayanırdı... Derslerine büyük bir titizlikle hazırlanır, verdiği örneklerde mimari, matematik ve müzik çok önemli bir yer tutardı. Kısaca tanıtmaya çalıştığım bu özel insanı daha yakından tanımak isteyenler için; Kaynak: Resimde Müziğin Etkisi- Nazan İpşiroğlu, Modern Sanatın Öyküsü-Norbert Lynto
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.