EYLULEKIM2024
JUDY CHICAGO VE DİNNER PARTY
Sanatta feminizm, Judy Chicago’nun Dinner Party eseri Orta çağda kadının ikinci konuma itilmiş olmasında kilisenin çok güçlü olması ve toplumsal yaşamı şekillendirmiş olmasının rolü büyüktü. Sanatın başlangıcı olarak kabul edilen Rönesans sanatı sadece erkeklerin egemenliğinde olan bir sanattı. Kadın ancak bir ressamın kızı veya eşi ise resim yapabiliyordu. 19. yüzyıla gelene kadar birçok kadın sanatçı istisnasız olarak sanatçıların kızları ya eşleri ya da kardeşleriydi. Bu kadınlar atölyede ancak babalarına veya eşlerine yardım etmek için bulunabiliyorlardı. Hatta birçok kadın ressam eserlerini babalarının ya da eşlerinin ismiyle imzalayabiliyor, kimliklerini saklamak zorunda kalıyorlardı. Kadınların erkeklerle eşit oldukları fikri ilk olarak Fransız Devrimi (1789-1799) döneminde dile getirilir. Tarih boyunca kadınların ezilmişliğine karşı ilk eserler kaleme alınır; yavaş yavaş kadınların eğitimine, seçme ve seçilme hakkında dair ciddi bir altyapı oluşmaya başlar. Feminizm üzerine yazılan ilk önemli eser Mary Wollstoncraft’ın 18. yüzyılda yazdığı Kadın Haklarının Savunusu adlı kitabıdır. Olympe de Gouges ise kadın hakları üzerine ilk teorik çalışmaları yapan başka bir isimdir. Kadın ve Kadın Vatandaş Hakları Bildirgesi adlı kitabında “kadına giyotine gitme hakkı tanınıyor öyleyse kadının kürsüye çıkma hakkı da olmalıdır” diye seslenir. Kadının varlığının erkeğe göre şekillenmesine karşı çıkan Simon de Beauvoir 1960’lardan itibaren ciddi ölçüde gelişme kaydeden feminist mücadelenin öncüsü olur. Onun kapsamlı çalışması Türkiye’de Payel yayınları tarafından 1970 yılında Kadın adıyla üç cilt olarak yayınlanır. Bu yapıt, bu konuda o güne kadarki en büyük katkı olur. Çağlar boyunca kadının durumu yapıtın odak noktasını oluşturur. Linda Nochlin 1971’de Art News dergisinde “Neden Büyük Kadın Sanatçılar Yok?” başlıklı makalesi çok büyük tartışmalara yol açar. Daha önce sanat tarihinde sorulmamış bir soruyu gündeme getirmiş olur. “Dahi” ve “üstün yetenekli” kavramlar erkeklere yakıştırılıyordu da kadınlarsa sanatlarını kanıtlamak için erkeklere oranla daha fazla çaba göstermek durumundaydı. Bu sorunun 1970’li yıllara damgasını vuran kadın hareketlerinin de elbet rolü büyüktü. Yetmişli yılların feminist çağdaş sanatçısı Judy Chicago’nun bugün Brooklyn Müzesi’ndeki Feminist Sanat Merkezi’nde daimî olarak sergilenen ve ilk ikonik feminist sanat eseri olarak kabul edilen Dinner Party isimli çalışmasıyla bu soruya cevap verir. Çağlar boyunca erkekler için yemek masası hazırlamak zorunda kalan kadınlar için bir akşam yemeği partisi verecek ve bu törensel yemeğin onur konukları başarıları görmezden gelinen kadınlar olacaktı. Bu görkemli çalışma böyle ortaya çıkar. Yapımı beş yıl süren (1974-1979) bu çalışma o kadar büyük ses getirir ki, üç aylık sergilenme süresinde yüz binden fazla ziyaretçinin izlediği bu enstalasyon daha sonra altı ülke ve on beş şehirde daha sergilenir ve bir milyondan fazla sanatsever ile buluşu. Eser, Newsweek dergisi tarafından bin yılın en fazla ses getiren on çalışması içerisinde gösterilmiştir. "The Dinner Party" çalışmasının oluşum süreci hakkında sanatçı Judy Chicago şunları söylüyor. “Kolejde öğrenci iken, "The Intellectual History of Europe" (Avrupa’nın Entelektüel Tarihi), konulu bir ders aldım. Saygın bir tarihçi olan profesör bize en son derste kadınların bu konudaki katkılarını anlatacağına dair söz verdi. Bütün bir dönem bunun için bekledim ve nihayet son ders geldi. Profesör derse geldi ve “Kadınların katkısı mı? Hiç” dedi. Profesörün bu açıklaması Judy Chicago’yu tarihi incelemeye yöneltir. Sanat alanında kadınların faaliyetleri ile ilgili çeşitli belgeleri bulup çıkarması uzun sürmez. Söylenenlerin aksine kadınların insanoğlunun tüm ilgi alanlarında rol oynamış olduklarını görür. Bu nedenle, kadınların başarılarını ön plana çıkarmaya karar verir. Dinner Party böyle ortaya çıkar. Yapımı beş yıl süren (1974-1979), seramik, porselen ve tekstil gibi karışık teknikleri barındıran ve yüzlerce kişinin katkıda bulunduğu bu devasa enstalasyonunda Judy Chicago tarihte kendisi için unutulmaz otuz dokuz kadını üçgen şeklinde büyük bir ziyafet masasında yerleştirir. Davet ettiği kadınlar arasında Bizans Kraliçesi Theodora, Virginia Woolf ve Artemisia Gentileschi de vardır. Her bir kadının anısına masaya bir tabak yerleştirilmiştir. Judy Chicago bu sanat çalışmasında, örgü, porselen işleme, nakış gibi kadınlara mal edilmiş işleri onurlandırmak ister. Judy Chicago’ya göre bu eser, tarih boyunca yemek yaparak sofra kurmuş kadınların bakış açısından, kadın haklarına ve mücadelesine bir saygı duruşudur.